1.

132 18 6
                                    

Herkesin heyecanı vardı, yüzlerine bakıldığında bile bu heyecan kendini belli ediyordu, ama nedense benim heyecanım yoktu. Ciddi anlamda yoktu, türümün ne olduğu ya da ruh eşimin kim olduğunu umursamıyordum. Fakat her bir insanın katılması şart olduğu için katılacaktım, ah soylu bir aileden olduğum da dahildi.

Hava yavaş yavaş kararmaya başlarken törenin geçirileceği yer artık dolmuştu. Herkesten ayrı bir yerde tek başıma oturdum ve yaşlı birinin gelmesini bekledim. Genelde öğretimciler yaşlı olurdu.

Hava tamamen kararmış dolunay kendini belli ederken karşıma yaşlı bir adam oturdu.

"Şimdi sana söyleyeceğim şeyleri yerine getireceksin."

"Tamam efendim"

"Gözlerini kapat" dedi ilk önce, dediğini yaptım "hisset kurdunu, unutma içinde yaşıyor fakat uyanmadı daha, çağır onu"

"Ne diye çağırmam gerek?"

"Hissedersen eğer, öğrenirsin"

Tamamen kendimi karanlığa adayıp onu bulmaya çalıştım.

Şimdi ise orman gibi bir yerdeydim, her yer yeşillik ve ağaçlarla kaplıydı. Ormanın içinde gezerken bir kurt çıktı karşıma, beyaz kürklü, pembe gözlü bir kurt.

Birden yaşlı adamın sesini duydum. Elimde bir şey hissettiğimde ayna olduğunu anlayıp gözlerimi açarak aynaya baktım. Ah unuttum değil mi? Tür öğrenme sırasında karşımızdaki kişi bize asla bakmaz yani türümüzün ne olduğunu ilk biz öğreniriz. Çok garip bir kural.

"Efendim" başını kaldırarak bana baktı. Ve hemen baş eğdi karşımda.

"Vita" evet, deltanın eşi olduğu için vitaya sonsuz bir saygı vardı.

"Lütfen kimseye bahsetmeyin, benden duymalarını izin verin"

"Siz nasıl uygun görürseniz"

"Yardımınız için teşekkür ederim!" diyerek ayağa kalktım "gitmem gerek, güle güle."

"Hoşçakalın."

Uzak olmadığı için saraya yürüyerek gidiyordum. Kurt uluma sesleri kulağıma doluyordu, bazıları ruh eşini buluyordu törende.

Saraya girdiğim gibi hemen odama çıktım ve üstümü değiştirip yatağıma uzandım. Tavanı izlerken beynimde sadece bir düşünce yoktu, beynim resmen allak bullak olmuştu. Odamın kapısının sesini duyduğum gibi 'gel' komutu verdim. Annem gelip yanıma oturdu.

"Oğlum" dedi elimi tutarak "türün ne?"

Neden bilmiyorum ama türümü söylemek istemiyordum "omega" annem derin bir nefes aldı.

"Seninle bir şey konuşmam gerek"

"Buyur lütfen"

"Kralın oğlu prens Kaiser'i tanıyor musun?" kafamı salladım "biliyorsun ki delta" hayır, bilmiyordum? "bir ay önce eğer vitayı bulamazsa seninle evlenmek istediğini söylemişti" kaşlarımı çattım "biliyorsun haberler çabuk yayılıyor, vita daha doğmamı-"

"Benim"

"Efendim?"

"Vita, benim"

"Omegayım dedin, nasıl?" şaşkınlıkla sorduğunda kıkırdadım.

"Özür dilerim yalan söyledim ama" durdum biraz 'ama?' "...bilmiyorum"

"İster misin prensle evlenmeyi, delta hem" dünden razıymış gibi kafamı salladım. Kaptırır mıydım deltamı birine?

"Yarın buraya ziyaret edecekti sen kabul edersen"

"Gelsin anne ne diyeyim." Kafasını sallayıp ayrıldı odadan.

Soul Contact - OmegaverseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin