Bölüm 1/ Ben, Mete Cem

6 0 0
                                    

Ben Mete Cem Turanoğlu, 4 Temmuz 2003 günü Amerikan askerleri tarafından başına çuval geçirilen 11 Türk askerinden biriyim. Ve o gün ettiğim intikam yemini ile çıktığım bu yolda, Bir çok arkadaşımı kaybettim, şekilden şekile büründüm, yeri geldi Libyalı tüccar oldum, yeri geldi teşkilatın bir numaralı Kont-r Gerillası, Silahşörü hatta Emirlerini uyguladığım Derin devletin üvey evladı...
Bütün bunların yaşanmasının tek bir nedeni vardı;
Vatan, bayrak ve Milletimin istiklâli.

Ben Mete Cem, kimine göre Ali Ersever, kimine göre Libyalı tüccar, kimine göre Vatan-î Fedaî ve daha nicesi...
Vatanımın, Bayrağımın ve Milletimin İstiklâli için çıktığım bu yolda, Daha önce hiç karşılaşmadığım şeyler ile karşılaşacaktım. Yeni sürprizler bekliyor idi, beni.

Sabahın ilk ışıkları, her sabah saat tam 6.00'da kalklar, kendime gelebilmek için 5 dakikalık sabah sporumu yapıp ardından tam 15 dakika içinde duş yapar, geri kalan 40 dakikada da kahvaltı, Tabancamın bakımı, ve kaldığım 1+1 evin ufak tefek temizliğiyle uğraşır, en sonda üzerimi giyinip Teşkilatın gizli karargâhının yolunu tutardım.

Günlük rutinimi tamamlayıp karargaha doğru yola çıktım. Karargâh Suleymaniye'de ( Irak ) köhne bir pazarın içindeydi. Dikkat çeken bir tarafı olmadığı için rahattık. Karargâhta benle birlikte 11 ekip arkadaşım çalışıyor. Herkesin bir görevi vardı, Komuta bende idi. Bir kaç arkadaşımız operasyonel İstihbarat, geri kalanlar da gizli istihbarat olarak çalışıyordu. Ben hem komuta hem de operasyonel İstihbaratta idim. Gizli istihbarat personellerimiz, Amerikan üssüne yakın bir mahallede seyyar satıcı kamuflesinde görevlerini sürdürüyordu. Onlar bize bilgi istihbaratını sağlıyor. Bizde hedefimize (Tümgeneral Dereck Phillson'a suikast) bir adım daha yaklaşıyorduk. O Amerikalı general, yıllar önde kafamıza çuval geçirilmesi için emir veren Albaydı. Ve O gün bize, şanlı Türk İstikbaline yapılan bu hainliğin ağır bir bedeli olacaktı. Ve bu bedeli canımız pahasına ödetmek için yemin ettik.

Karargâh ta son durumları analiz ederken, Burak Yüzbaşı ( Gizli İstihbarat Ekibinden) acele ve heyecanlı bir şekilde yanıma geldi. Çok telaşlıydı, bir terslik olduğu belliydi. Ne olduğunu sordum, Bana yerel halk tarafından deşifre olduğumuzu söyledi. Bu büyük bir sorundu, Yerel halk Peşmerge destekçisi olduğu için haliyle Amerikalıları da destekliyorlardı, Biz Türklerden de fazla  hoşlanmazlardı, hele ki bizim gibi İstihbaratçılardan hiç hoşlanmazlardı, halk tarafından deşifre edilmek hepimizin sonunu getirirdi, Belki de olacaktı...

Karargâh ta acil durum verildi ve tüm ekip, ana toplantı odasına toplanıp, acil durum değerlendirmesi yapıldı.  Acilen karargâhı boşaltıp, arkamızda iz bırakmadan Kerkükte ki  Ana istihbarat karargâhına dönmemiz gerekiyordu. Bütün delilleri yok edip, karargâhtan ayrıldık. Sıra sıra göze batmadan çıkıp pazar içindeki kalabalığa karışıp 2 saat sonra belirlenen yerde buluşup, ana karargâha geçicektik, Ta ki Pazar girişinde Peşmerge Askerlerini görene kadar...

Peşmergeler telaşlı bir tavırla kimlik kontrolü yapıyordu.  Burak deşifre  olduğu için, onu yakalamaları hepimizi zor duruma düşürecekti. Burak yaklaşık 7 buçuk metre sağ geri çaprazımda tezgahlarla ilgileniyormuş gibi yapıyordu, diğer ekip arkadaşlarımız da birbirlerinin görüş mesafesinde pazar girişine doğru sakin adımlarla ilerliyorlardı, Üstümüzde silah olduğu için, peşmergelere fark edilmeden geri dönüp pazarın diğer ucundaki giriş kısmından çıkmamız lazımdı, telsizden fark edilmeden, plan değişikliği yaptığımızı, diğer girişten çıkacağımızı bildirdim. Biraz hızlı olmamız lazımdı, Peşmergeler yaklaşık 65 - 70 metre önümüzdeydi. Hızlıca geri dönüp göze batmayacak bir şekilde pazarın diğer ucuna ilerlemeye başladık, tam pazardan çıkacakken arkadan Kürtçe;  Wan bigiré Wan bigiré !

Sesi duymamız la silahları çekip, koşmamız bir oldu. Pazar da siviller vardı, çatışmaya girmek kötü sonuçlar ortaya çıkarabilirdi. Arkamızdan ateş ettiler, onlar için kendi halklarının canları önemli değildi. Pazar alanından ayrılalı tam 2 dakika oldu peşmergeler peşimizde idi, onları atlatmak kolaydı ama önümüzde birden beliren diğer Peşmerge birliği, herşeyi bozmuştu, Aniden patlayan keleş ve tabancalar artık kaderimizi belirleyecekti...

Çatışmaya girdik önümüzdeki peşmergeler 6 kişiydi, pazardaki peşmergeler de arkamızdan bize yetişmişti, bir kısmımız ön tarafa bir kısmımızda arka tarafa olacak şekilde mevzilenmiştik, Sokaktan geçen siviller, çocuklar ortalık karışmıştı.  Önümüzü temizleyip  arka taraftakileri de Ateş ederek püskürtüp, 350 metre ilerideki acil durumlarda kullanmak için sakladığımız minibüse binip ana karargâha gidicektik. Önümüzdeki peşmergeleri temizleyip yolu tamamen açtık, arkamızdakilerden bir kaç tanesini haklayıp, hızlıca minibüse doğru koştuk,  Araca binip yola koyulduk. Haritadan peşmergelere yakalanmadan gidebileceğimiz yolları belirleyip, Ana karargâha durum bildirisi yaptık. 4 aydır binbir şekilde işlediğimiz plan, bazı ihmallerimiz yüzünden çöp olmuştu, Şu anlık durumumuz sakin idi, her şey yolunda fakat bir sorunumuz vardı; Burak nasıl deşifre oldu ? Amerikalı'ya suikast planımız nasıl sekteye uğradı ? Bütün bunların cevabı bulunacaktı şüphesiz, Şimdilik tek yapmamız gereken Ana yuvaya dönüp, yeni plan yapmaktı.

-Saat 14.08 Süleymaniye - Kerkük yolu-

Teşkilat-ı Bozqurd Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin