Buğra'nın Anısına...
"Mesela birine son defa sarılıyorsun; ama son olduğunu bilmiyorsun. Bilsen daha sıkı sarılırsın, daha çok gülersin onunla. Ama bilemiyorsun. "
2013'te bize bıraktığın mektuptaki o son cümle, seni bizden koparan kurşundan binlerce kat daha öldürücüydü. "BEN ARTIK BU HAYATI KALDIRAMIYORUM." cümlesinde bıraktım kalbimi ben. 3 senedir gelemiyorum yanına. Beni affet olur mu? Kızma sakın. 18 senedir içimde biriktirdiğim ne varsa yanına geldiğimde açığa çıkmasından korkuyorum. Bizi bırakmaya, bizden gitmeye karar verdiğin gecenin sabahında, ayrı geçirdiğimiz ayların acısını nasıl çıkaracağımızı planlamıştık. İlk önce 8 senemizi geçirdiğimiz okula gidecek, yaşadığımız güzel günleri gülerek birbirimize anlatacaktık sonra da belki sahlep içip yeni okulumuzda neler olduğunu anlatacaktık birbirimize. Konuşmamızın üzerinden bir gün geçmişti. İrem'in beni aramasıyla yere yığılmam arasında neler hissettiğimi hiçbir cümleyle anlatamayacağımdan eminim. Yataktan nasıl kalktığımı, nasıl çığlık attığımı hatırlıyorum. Annemin telaşla yanıma gelip "ne oldu?" deyişine sadece "Buğra.." diyebildikten sonra yere serilmişim.
Kendime geldiğimde gözlerimden hâlâ yaş geliyordu biliyor musun? Hastanede doktorun ağzından çıkacak iki kelimeye muhtaç bir şekilde doktora bakarken, doktorun söylediği tek şey, "Biz elimizden geleni yaptık. Kurtaramadık." olmuştu. Acaba gerçekten ellerinden geleni yapmışlar mıydı? Emin değilim. Emin olduğum tek şey, eğer sevgi seni kurtarabilseydi, sonsuza kadar yaşayabilirdin.
Bunu bana yaşatmaya hakkın yoktu. Yemin ederim, yoktu. 3 senedir cevabını asla bulamayacağım tek bir soru var aklımda: Seni bu hâle kim getirdi? Bunun cevabını bugün sabaha karşı verebildim. 3 senelik soru-cevap savaşımdan sonra.Farsça'da bir deyim var. "Vernem Nihaden." "Birini öldürüp gömdükten sonra izlerini silmek için çiçek yerleştirmek" anlamına geliyor. Aslında sen kendini öldürmedin Buğra. Seni biz öldürdük. Annen, baban, çevrendeki o insanlar...
Seni hayatından vazgeçecek kadar çaresiz bıraktıktan sonra hayatından vazgeçtiğin için çığlık çığlığa ağladık, acımız soğuyunca da kızdık sana. Mezarının başında dua okumaktan çok, kurumuş topraklarını avuçlayıp, "neden?" diye sorar olduk. Bu halimizi görüp bir şey yapacak olsaydın bu: "İstediğiniz bu değil miydi? Daha ne istiyorsunuz?" demek ve yakamızdan tutup bizi sallamak olurdu. Eğer benim seni görebilmek gibi bir şansım olsaydı ben de seni yakandan tutup sallarken dudaklarımın arasından tek bir kelime çıkardı: "Neden?" Ama eminim sana bu soruyu sorduktan sonra sıkı sıkıya sarılır, nefesim kesilene ve sen yeniden gidene kadar ağlardım.
Seni seviyorum Buğra. İnsanlar, sevenleri onları unutunca ölürmüş. Sana söz veriyorum. Ben yaşadıkça, ikimiz de yaşayacağız. Tekrar görüşeceğimiz günlere...
Belki bir gün...