1.2

1.2K 281 181
                                    

uzun bir aradan sonra merhaba

***

Hayat tarifsizdi hatta John Lennon'ın bir sözü vardı; hayat siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir. Bu sözü anlamazdı Jisung o zamanlar, şimdi büyümüştü ve öyle derin anlıyordu ki sanki anılardan çıkan kıymıklar kalbine batıyordu.

Lisenin başında o çocuklarla tanışırken ileride onları ailesi olarak göreceğini beklemezdi, içlerinden birine ömrünü verircesine aşık olacağını beklemezdi, onlarla üniversite hayalleri kurardı, meslekleri ellerine aldıklarında yapacakları aktiviteleri ama unuttukları bir şey vardı; hayat onların planlarındaki gibi ilerlemiyordu.

Jisung mesleğine dönmüş, Hyunjin ise atölyesine çalışmaya başlamıştı. Bazen bir radyoda adını duyuyordu onun, bazen bir televizyon kanalında denk geliyordu. Çocuklar ve Jisung ise daha iyiydi, kırgınlıklar kayıplar vardı ve atlatmaya çalışıyorlardı.

Şimdi ise Hyunjin, Minho'nun evinde oturmuş elindeki sodayı yudumlarken Felix arkadaşına doğru sordu. "Saçlarını uzatmayacak mısın bir daha?"

Kısa kestirmesinin üstünden epey bir vakit geçmişti hatta belki saçı eski hâline dönecek kadar uzayabilirdi ama Hyunjin bunu yapmamıştı, kafa salladı. "Uzatmayacağım hatta bu gece eve dönünce yine keseceğim."

Kıkırdadı. "Yakıştı değil mi bana kısa saç?"

"Fena," deyip göz kırptı Jeongin, hepsi sırayla onaylarken saç muhabbetinin arkasındaki gerçeği de biliyorlardı aslında ve sanki hissetmiş gibi konunun diğer sahibi de zili çaldığında mutfaktan çıkan Minho "Ben bakarım," diyerek ilerledi. "Ucube gelmiştir."

Kapıyı açtı. "Hoş geldin ucube."

Omuzunu kapıya yasladı Jisung, yorgunca güldü. "Hoş buldum, anca çıkabildim şirketten."

"Biz de adam akıllı yeni toparlandık," dedi. "Changbin Bey'in son dakikada ameliyatı çıkmış, birkaç dakika önce geldi o da. Geç lan, üşüdüm."

"Isıtayım seni?"

"Öldürürüm seni," diyen Minho ile Jisung kıkırdayarak montunu ve maskesini çıkarttı, onları asıp içeri girmiş, "Selam," demişti gözleri direkt Hyunjin'i bulurken.

Hyunjin ile gözleri buluştuğunda kısa saçlı ayağa kalktı, omuzları çarpışırken yanından geçerek mutfağa geçti ve kendine bir bardak su doldurdu. Çocukların verdiği selamlarla Jisung da göz kırpıp mutfağa ilerlemiş, "Ne olacak halleri?" demişti Felix.

Chan omuz silkti. "Bitecekler."

O hep olumlu konuşan biriydi ve bunu söylemesini kimse beklemiyordu, şaşkın bakışlar onu bulurken Minho da kafasını çevirmiş ve oturan adama bakmıştı. "Nasıl bu kadar eminsin?"

Chan'ın gözleri onu buldu. Hafifçe güldü ama varla yok arası bir gülüştü bu. "Tek tarafın çabaladığı bir ilişki asla ilerlemez." dedi sonra kaşlarını kaldırdı. "Yalan mı?"

"Chan."

"Hyunjin daha çabalamaz, bu saatten sonra Jisung çabalasa ne?"

"Bizim konumuzu onlara yansıtma."

"Yansıtmıyorum." dedi. "Sadece olanı söylüyorum, sen istediğini düşün."

Aralarındaki en büyük ikiliye kimse karışmıyor, daha doğrusu karışamıyordu. Onlar hep mevzularını kendi hallerinde halletmeye çalışırlar ama geri kalan tüm konularda çocukların yanında olurlardı.

Yerinden ayaklanıp kapıya ilerlediğinde birkaç adımda yakaladı bileğinden onu Minho, ikisinin duyabileceği bir tonda konuştu. "Kimsenin huzurunu bozma, otur, herkes gidince konuşuruz."

iary, hyunsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin