Flashback
5 yıl önce, Chan'ın öldüğü günün bir öncesi"Evet Felix. Biliyorum Felix. Sen de gelmek istiyorsun Felix..." diye söylendi Chan. Yüzünde bıkkın bir ifade vardı ama karşısındaki tatlı yüze ne kadar bıkılabilirse o kadardı işte... Neredeyse hiç.
Felix huysuz bir şekilde saçlarıyla aynı renkteki sarı kaşlarını çatmıştı. Masmavi gözleri öfkeli gözükmek için fazla parlaktı, çilleri fazla güzeldi, dudakları fazla hayranlık uyandırıcıydı.
Chan bu tatlı ifadeden nasıl bıksındı ki?
Elinde olsa hayatının sonuna kadar bu ifadenin sahibiyle yaşamak isterdi zaten. Bu yüzden söylenirken kaşlarının çatık olmasına karşın içi kendisine huysuz huysuz bakan nişanlısı sayesinde kıpır kıpırdı.
"Seni tek göndermek istemiyorum. Orada bir sürü güzel kadınlar ve erkekler olacak. Ya sana göz koyarlarsa? Ya benimle evlenmekten vazgeçersen? Sonuçta ben onlar kadar güzel değilim, adam öldürüyorum. Onlar saf ama ben her şeyden haberdarım. İster misin ki böyle birini onları gördükten sonr-"
En güzel susturma yöntemini uygulamıştı ona Chan. En güzel ve en lezzetli...
Dilini minik ağızda bir tur gezdirdikten sonra yavaşça geri çekilmiş, afalladığı için hala gözlerini açamamış nişanlısına içi giderek bakmıştı.
Ne kadar da aşıktı bu güzelliğe...
"Bak bana." diye fısıldarken küçük çenesini tutmuştu nişanlısının.
Felix onun bu sözleriyle gözlerini açtıktan sonra şaşkınca birkaç kez kırpmış, derin bir nefes almadan duramamıştı. Chan çok yakındı, yüzlerini hizalamak için eğilmişti ve gözlerinin en derinlerine bakıyordu sanki.
"Hiçbir insan bana senin hissettirdiklerini hissettiremez. Ne bir kadın ne bir erkek, ne annem ne babam ne kardeşim, kimse seninle yaşadığım bu güzel hislerin sahibi olamaz. Benim gözüm bir tek seni görüyor, kalbim bir tek seni biliyor. Ve asla seni bırakacak kadar kötüleşmeyeceğim. Hiçbir zaman, sen istesen bile... Bunu aklından sakın çıkarma, tamam mı?"
Felix bu duyduklarıyla biraz olsun rahatlarken saçma bir stres altına girdiğini yeni yeni anlıyordu. Chan kendisinden başka kimseye yan gözle bile bakmazdı, bunu zaten biliyordu. Onun asıl stres olduğu şey başkalarının nişanlısına göz koyması ve tehlike yaratmasıydı.
Bu tehlike Felix'in rakibi olması gibi bir şey değildi. Gerçek tehlikeden bahsediyordu; tehditten, şantajdan, belki de ölümden...
İş yaptıkları bu dünyada takıntılı insan yadsınamayacak kadar çoktu.
"Özür dilerim, kast ettiğim şey beni aldatman falan değildi. Asla öyle bir şey düşünmem gerçekten özür dile-"
"Sorun yok bebeğim." diye fısıldadı Chan. "Senin kast ettiğin şeyi anlamam için sözcüklere ihtiyacım yok. Güzel mavilerine baktığım an her şeyi görebiliyorum zaten. Hem, ne demek ben onlar kadar güzel değilim, saf değilim falan filan? Sen benim gözümdeki en saf insan, en doğal güzelliksin. Kendini senin yanından bile geçemeyecek insanlarla karşılaştırma bir daha. Tamam mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
a little death.
FanfictionA Little Death by The Neighbourhood "Bir insan tüm hayatı boyunca en fazla 200 kez yalan söyleyebilir, daha doğrusu yalanlarını devam ettirebilirmiş. Ben birinci yalanımı söyledim sana Chan. Beyaz bir yalandı belki, doğrusunu bilmen bir şeyi değişt...