1. BÖLÜM

5 1 0
                                    

YALVARIRIM OKUYUN🚨 Ben bu kitapta ki çoğu yerde kendimi yazdım. Hayır, aşk konusunda değil. Duygularda. Kitabı anlayana çok şey anlatır o sözler. Dikkatli okuyun lütfen. Beni tanımak istiyorsunuz fakat hala kitabı okumuyorsunuz?

Müzik adı: Last Kiss

Bu hayatta ki tek korktuğum şey bir şeyleri yaşayamadan gitmek olmuştu hep. Yaşlanmaktan korkuyordum bir nevi. O kadar şey var ki fark etmeden yaşmayamadığımız. Bunları yaşamadan ölmek pek cazip bir fikir değildi işte. Zaten ölmek için yaşamak gerekliydi. Yaşamak için ise yaşaman.

Yağmurun altından hızlıca yürümeye çalışıyordum. Acayip yorgun olmamdan kaynaklı olsa gerek benim hızlı yürüme çalışmam bir insanın normaline eşitti. Gece üşütmüş olmalıydım ki her tarafım ağrır bir şekilde kalkmıştım bugün yataktan. Kemiklerim milim milim sızlarken tam vaktinde kalkmamda ayrı bir cabasıydı. Üstelik öksürüyordumda. Ve bu benim için kötüydü çünkü her öksürüşümde başım zank zank beynimin etini yemişti. Ruhum daralıyordu resmen. O yüzden sabah ilk işim normalde önünden bile geçmeye iğrendiğim ilaçlar olmuştu. Ama tabiki de antibiyotik içmemiştim. Ne zaman içsem daha beter oluyordum. En son üç yıl önce içmiştim o da ölüm döşeğinde iken babamın en son ellerimi birbirine bağlayıp ağzıma tıkaması ile olmuştu.

Gelmem gereken evin önünde durduğumda gücümü bir ayağıma yüklemiş sabit tutarken diğerini ise yerinde salladırıyordum. Yağmur deli dehşet yağıyordu ama itirazım yoktu. Olmazdı da. Yağmuru seviyordum ve gerçekten hayatımdan bir parça gibi hissediyordum. Farklı bir havası vardı. Yağmur olmayınca da kapalı hava ile yetiniyordum. Güneş çıktığında da perdemi çekiyordum.

"Eflal!" Gelen ses ile başımı kaldırdığımda telaşlı bir Beyza görmem ile gülümsedim hafifçe. Beni beklettiğinden korkuyor olmalıydı lakin daha geli bir dakika bile olmamıştı. Ama tabiki de bunu ona yansıracak değildim. Bende evden geç çıkmıştım. Bir yandan ilaçlar diğer yandan da baş ağrıması ile ancak bu kadar olabiliyordu işte. Yanıma gelen kişiye odaklandım. Kahverengi ama biraz da siyaha kaçan hafif dalgalı ve kendisinin nemlendirerek altlarını kıvırcık yaptığı, omuzunda duran saçları yine hacimliydi. O kadar güzel duruyordu ki. Gerçekten kıskanıyordum galiba. Üzerine baktığımda ise İspanyol olmayan ama ona benzeyen neredeyse benimki ile aynı lakin mavisini giydiği pantolonunun altına siyah Converselerini giymişti. Kalın taban. Üzerinde ise siyah bir ceket vardı. Kolları hafif kabarık. O da şemsiyesini almıştı. İkimizde de aynı şemsiyeler vardı. Lacivert renkte. Üç yıl önce Didim'e iken zorla aldırmıştım. Ona göre kırmızısını almalıydık lakin beni kırmayıp istediğimi almıştı.

"Geç kaldın," dedim net bir sesle yürümeye başlayınca. Adımlarımız aynı hızda ilerler iken o ise açıklama yapma gereği duymuştu.

"Ya bak anneme diyordum ki kahvaltı yapmıyacağım diyetteyim o da diyor ki yok oralarda bayılırsın cinnet geçiriyordum evde." Söyleyiş tarzı yüzünden küçük bir kahkaha patlatırken aklıma o sahne belirmişti bile. Annesi zorla kızının ağzına yemeğini sokuyor bir yandan da diyetten çıksın diye onun fiziğini övüyordu. Bu saheneler defalarca benim yanımda da gerçekleşmişti. Lakin annesi haklıydı. Beyza'nın fiziği çok yüzdi. Şu armut dedikleri şey gibiydi. Kum saatide olabilirdi. Ama her türlü çok güzeldi. Özellikle elbise giydiğinde ışık saçıyordu. Bunu ne kadar anlatsam bile anlamamakta ısrarcıydı.

Ona döndüğümde ters ters bana baktığını görünce gözlerimi devirip şemsiyeyi sol elime aldım tekrardan. Yol boyunca kolumun ağrısından sürekli değiştirmiştim. Ve bu hala da devam ediyordu. "Annen haklı," diyip devam ettim. "Bir şeyler yememezlik yapma. Fiziğin çok güzel diyoruz ya kızım işte anlasana artık." Diye isyan ettim. Sürekli bunu yapıyordu. Bende sürekli onun gittiğimiz partilerde çekilmiş fotoğraflarını göstererek onu ikna etmeye çalışıyordum. Ama boşuna.  Beyza kullanmıyordu ki beynini. Oflayıp bana dönünce ne dercesine kafamı salladım. Hiç kusura bakılmasındı ama ben bile bazen Beyza o elbiselerin içinde iken gözlerimi alamıyordum. Güzel, tatlı ve nazik bir kızdı. Gerçi son kelime arada olsa da yine de kendinin farkına varamıyordu. Askında tüm bunların bir sebebi vardı. Biliyordum. Ama yüzüne vurasım da gelmiyordu. Okulun önüne geldiğimizde üzerimde ki hırkayı düzeltip içeri adımladım. Adımladık. Beyza tam arkamda bana yetişmeye çalışıyordu ama benim bu baş ağrısını geçirmen için ilaç almam lazımdı acilen.  Koşar adımlarla giderken başım daha fena hale gelmişti. Gerçekten hiç çekilesi bir şey değildi. İçeri girdiğimde ardımdan hemen hemen kapanmak üzere olan kapıya son anda yetişmişti Beyza. Arkamı dönüp ona baktığımda o da benim şimdi yaotığım gibi şemsiyesini kapatıyordu. Elde taşınabilir olanlar değildi. Gayette klasik şemsiyelerdi. Sinirle bana döndüğünde konuşmaya başladı:

İMTİHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin