Kalbimin acıdığı günlerden nefret etmiyordum. Nedenini biliyordum ama kendime söylemek intihar misali gibiydi. Ben acı çekmeye alışmıştım ama mutlu değildim. Fakat mutlu olmakta beni mutlu etmiyordu. Hiçbir zaman mutlu olmayı sevmiyordum. Mutlu olmak haram, mutsuz olmak hayat gibi geliyordu. Belki de benim hayatım tüm bu gereksiz acılardan ibaretti?
Yerimde kıpırdanmaya başlayınca yanımda ki Recep'e çevirdim bakışlarımı. Gözleri heryerde idi. Ama gerçekten de heryer. Maçta 2-1 öndeydik lakin karşı takımdan bu sefer iyi oyuncular gelmişti. Bu yüzden hemen eşitlenip birinci devrede bir sayı daha atıp işimizi zorlaştırabilirlerdi. Bu benimde içimi yakardı lakin Recep internette hava atmak istediğinden takımdan daha da gergindi. Gerçi takımın gergin olup olmalıdığı tartışılırdı. Biraz fazla mı rahatlardı?
Karan'ın bir gol daha atması ile okulca ayaklanmamız bir oldu. Açıkçası takımdan farklı birisi atsa daha mutlu olurdum lakin şu an onu düşünebilecek konumda değildim. Herkes mutluluktan tanımadıklarıma bile sarılırken Beyza'ya döndüm. Elinde ki telefonu ile kamerayı açmış atılan gol hakkında konuşuyordu. Hikayesine koyacaktı ve bunu yapmasının sebebi karşı okulunda göreceğini bilmesi idi. Amaç kıskandırmaktı.
"Evet arkadaşlar bir gol daha attık ve son gaz devam ediyoruz sizi çok seviyorum beklemede kalın!" Beyza telefonunu cebine uerleştirdikten sonra sıkı sıkı bana sarılınca gülümseyerek karşılık verdim. Herkes yerine otururken maç devam etmişti. 15 dakikalık ara geldiğinde çoğu kişi su almaya gitmişti. Malum bağırdıklarından ses telleri kopmuştu. Gerçi bende bağırmadım değildi. İnsan kendinden bağımsız çığlık bile atabilirdi bu durumda. Maç skoru 3-1'di ve önde olan tabiki de bizim okulun futbol takımıydı.
Acıkmıştım ve kantine inesim vardı. Aklıma gelen şey ile yerimde çakılınca kendi kafamı duvara vurmak bedenimden ayırmak istedim. Dün en son Karan'dan o yemeğimi almamıştım. Çöpe mi atmıştı? Başka ne yapabilirdi ki?
Takımda ki kişiler yavaş yavaş kırmızı kapıdan çıkarken elinde ki havlu ile ensesini silen Karan'a doğru yürümeye başladım. Karan ona doğru geldiğimi fark etmiş olacak ki inde ki havlu hala ensesinde dururken tek kaşını kaldırıp bana baktı."Dün sana verdiğim yemeği ne yaptın?"
Omuz silkti. "Geri almaya gelmediğin için yedim tabiki de ziyan mı olsun?"
"Ne? Ben o kaşığa ağzımı değdirmiştim." Yalan. Yemeği yememiştim bile ama onu sinir etmek hoşuma gidebilirdi.
Gözleri kocaman açılırken yanağımı ısırdım. Gülmek yok. "Ne demek yedim? Kızım sen o tepsiyi aldığın gibi önümde sıraya girmedin mi?" Diye sordu. Bu sefer de ben omuz silktim.
"Hayır sırada beklerken yedim. Ayrıca tepsin gayette doluydu nasıl benimkini yedin hayvan mısın?" Diye sordum.
Sırıtarak gevşek gevşek, "Hep kızlar mı yiyip kilo almayacak?" Dedi. Pislik. Lakin üzülerek söylüyorum ki o yapıda kızlar nadirdi ve ben bunların arasında değildim. Maalesef. Normal bir mideye sahip olduğumdan yedikçe kilo alanlardandım lakin bunu ona söylemeyecektim. Ne gerek var canım?
"Kilo almadığını da nerden çıkardın? Dün ki gördüğümden daha da şişmansın." Go girl!
"Ne?!" Diyerek kendi vücuduna üstten baktığında yanaklarımı daha da sıktım.
"Ne sanmıştın? Yiyip yiyip hep kaslı ve fit gezeceğini falan mı?"
Yüzünde ki ifade tekrar sırıtışa geçerken, "Kaslı ve fit demek ha?" Diyip tek kaşını kaldırdı. Siktir! Pot kırmıştım maalesef ve şimdi de toparlama zamanıydı.
"Evet öyleydin. Ama maalesef dün ki yemeğinden sonra on kilo daha aldın sanırım?" Tekrardan bir, GO GİRL!
Arkadan birisinin seslenmesi ile cevap vermeye hazır Karan o tarafa dönünce arkamı dönüp tam gidiyordum ki birisinin bileğime elini dolaması bir oldu. İlkin bana cevap vermeye çalışan Karan sansam da arkamı döndüğümde koyu esmer, siması tanıdık birisi görmeyi beklemiyordum. Bu... Fazla mı tanıdıktı?