Arabanın biraz sarsılmasıyla panikle uykumdan uyandım. Bir haftanın sonunda sevgilimin güvenli kollarına dönmek içimde mükemmel bir rahatlamaya neden olmuştu ve yola çıkışımızdan çok geçmeden uyuya kalmıştım.
Arabayı kullanan kişi olarak Kemal sarsıntı yüzünden "Kusura bakma yenge. " diye mırıldandı. Yorgun görünüyordu.
"Önemli değil, neredeyse geldik zaten. " İki sokak sonrası bizim mahalleydi, az kalmıştı yani. Kıvrılıp uyuduğum yerden -Serap'ın kucağı- biraz doğruldum ve esneyerek yolu izlemeye başladım.
Saat çok geçti ve sokaklarda kimse yoktu. Dönmemiz gereken sokağa dönmeyince kaşlarım çatıldı. Gecenin bir yarısı neden evimize gitmiyorduk? Yorgundum ve uzun bir duşa ihtiyacım vardı. Uzun, arındırıcı bir duşa.
Serap derdimi anlamış gibi daha ben sorumu sormadan yanıtladı. "Levent Beylere gidiyoruz güzelim. Onlar da çok endişelendi, Levent Bey sözümü aldı seni önce oraya götürmem için. "
Doğru, benim bir ailem vardı.
Düşününce birazcık, çok ufacık kırılmıştım aslında Levent Bey'e. Küçük bir yanım, Serap'ı ormanda gördüğümde yanında onun da olmasını istemişti. Hiçbir şey yapmasa, sadece Han ve Kemal'in yanında benimle beklese bile olurdu.
Selim abi ya da Merih ve Melih için öyle düşünmüyordum çünkü az çok nasıl insanlar olduklarını biliyordum artık. Ama Levent Bey kendi söylemişti Serap'a benzediğini, onun gibi kötü işler yaptığını. Serap'la bu yüzden karşılaştıklarını söylemişti hatta. Madem öyleydi Serap yanıma gelirken o da gelebilirdi.
Gelmemişti.
Zaten onunla kardeşlerimle olduğu kadar yakınlaşmamıştım ama sanırım bundan sonrasında onunla yakınlık kurmam biraz zordu. Güvenim kırılmıştı ve kolay unutabilen birisi değildim.
Yıllar sonra karşıma çıkıp biz senin aileniz dedikten sonra onlarla kalmamı bile rica etmişti. Ne olursa olsun babasız büyümüş bir kızdım ben. Kalbimin bir parçası boş kalmıştı büyürken, Levent Bey onu doldurmama yardım eder demiştim ama cidden kırılmıştım.
Serap cevapsız kalmasın diye kafamı salladım ve tekrar kucağına yerleştim. Aradan birkaç dakika geçti, parmakları saçlarımda dolanıyordu ben uyanmadan önce olduğu gibi. Burnumu hemen önümde duran boynuna sürttüm yavaşça. Kucağında olduğum için bedeninin kasılmasını hissedebiliyordum.
Kolları beni daha sıkı sardı ve kafamı iyice göğsüne bastırdı. Yanımda güçlü durmaya çalıştığını biliyordum ama en az benim kadar o da etkilenmişti olanlardan. Önce bi depoda ağzım burnum kan içinde kafama silah dayalıyken bulmuştu beni, sonra başka bir gün eve dönmüştü ve bir elim ikinci derece yanıktı, şimdiyse market için çıkmış ve bir hafta psikopatın biri tarafından alıkonmuştum.
Şimdi fark ediyorum ama şansımı bahtımı sikeyim gerçekten.
Bu olanlar benim değil de Serap'ın başına gelseydi çıldırırdım sanırım. Sevdiklerime zarar gelmesindense kendim zarar görmeyi tercih ederdim. Zaten çoğunlukla olan da buydu.
Bu yüzden dolan gözlerimi kırpıştırdım ve sessizce onu sevdiğimi fısıldadım sarılışına karşılık verirken.
Fısıltıma benim gibi sessizce cevap verdi ve araba durana kadar o şekilde kaldık.
Bahçedeki araba yolunun kenarına dizilen kişileri inceledim onlara yaklaşırken. Selim abi en solda duruyordu. Omuzlarını dik tutmaya gayret etse de gözleri koyu halkaların gölgesindeydi. Yüzünden pek bir duygu okunmuyordu, zaten genel olarak kendisini ifade edebilen birisi de değildi ama gözlerinden geçen endişeyi seçebilmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
all the good girls go to hell - gxg
Action"bütün iyi kızlar cehenneme gider, çünkü tanrının bile düşmanları vardır. " .......... helen sadece zevkli bir gece geçirdiğini sanıyordu, geceyi geçirdiği kişinin kim olduğunu ise acı yoldan öğrenmişti. gxg!!!! ❗kitapta argo, küfür, şiddet, kan, ö...