0.0

583 26 46
                                    

Altı ay sonra

Dün akşam tamamladığım çizim kağıtlarını masamda sıralamaya çalışıyordum. İnsanların ara ara sinirimden kaynaklı masamdaki eşyaların yerini değiştirirken çıkardığım seslerle bana döndüğünü hissediyordum ve bu bakışlar sebebiyle daha da sinirleniyordum.

Çünkü şu an sahtekar bir adam yüzünden işe ilk defa böylesine özensizce gelmiştim. El yordamıyla topladığım sarı saçlarım, makyajsız yüzümü ortaya çıkartıyor ve aşırı beyaz yüzümdeki uykusuzluktan oluşan koyu halkalar direkt göze çarpıyordu.

Bu gerici ortamda alelacele davranan ellerimin titremesini gizlemek istiyordum herkesten. Bunu da ayakta dururken kotumun ceplerine gizlemekte buldum. Kafamı geriye atarak derin bir nefes aldım ve içimden onu görmemeyi diledim.

Tam o anda, Pınar'ın beni omzuma vurarak sarsmasıyla baygın bakışlarımı ona çevirdim. Hızlıca ve sessizce konuşmaya çalıştı, nefes nefese kalmış sesiyle:

"Tüm çizimleri inceledim, bu da sunumun yazılı şekli. Toplantıda herkese verirsin bir tane diyerek," dedi ve elindeki toplantı bloknotlarını bana uzattı.

Şaşkın bakışlarımla onu dinlerken, içimden umarım tahmin ettiğim teklifi sunmaz derken, şaşkın bakışlarım da yalvarır bakışlara dönüşmüştü.

"Hiç öyle bakma tatlım, özür dilerim ama buradan kovulmadan yeni bir iş bulmam gerekli," dedi.

Bu sefer onunla empati kurmam için o bana çaresiz bir şekilde bakmıştı.

"Ama ben sunuma çalışmadım bile, sadece aklımdakileri çizdim Pınar, ne yapabilirim?" Bir çözüm yolu bulması için mazeretlerimi sunuyordum ki bu bir gerçekti, toplantıda kimlerin olacağını bile bilmiyordum doğru düzgün.

"Lütfen Eda, şu an bile iş görüşmesine geç kalmak üzereyim. Bildiğin isimler işte; Mert Bey, dijital ekip ve Kemal Bey'in ekibi, ha bir de gelirse Barış'ın menajeri işte." Onun ismini duymak bile dudaklarımda parmaklarımı endişeyle gezdirmeme sebep olmuştu.

İstemeyerek de olsa kabul ederek masadaki kağıtlara bakıyordum. Bu işin altından nasıl kalkacağımı düşünerek, o sırada hala yanımda bekleyen Pınar'a sağ elimi gitmesi için salladım. O da elinde hala bana uzatır halde tuttuğu ama almadığım toplantı bloknotlarını masanın boş bir köşesine yerleştirdi ve yanağıma bir öpücük kondurup koşarak yanımdan ayrıldı.

Toplantı odasına kimse gelmemişken gitmeye karar verip hem bloknotları masaya yerleştirecektim hem de sunum için çalışabileceğim sessiz ortam ihtiyacımı karşılayacaktım.

Toplantının başlamasına kırk dakika kala, kendi kendime anlatmaya başladım. Çizdiğim resimlerin reklam filminde nasıl çekileceği, Pınar'ın notları ve muhasebe notları, oyuncu listesi derken yorgun kafamda bayağı düzgün bir konuşma planı oluşturabilmiştim sonunda.

Ardından açılan kapıyla yöneticimiz Mert Bey girdi içeriye ama tek gelen o değildi. Koridordan gelen tanıdık olmayan sesler ve kapıyı kapatmadan yerine oturmuş olmasından anlamıştım.

Beni süzdükten sonra kafasını sallamıştı "Hasiktir" dercesine, biraz da korku endişe gördüm gözlerinde. Acaba benim başaramayacağımı mı düşünmüştü ama önünde de ilk defa proje sunumum değildi.

𝓨𝓮𝓷𝓲𝓵𝓲𝓴 ✧.*ˏˋ°•*⁀➷ 𝙱𝚊𝚛ış 𝙰𝚕𝚙𝚎𝚛 𝚈ı𝚕𝚖𝚊𝚣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin