Sabaha plajda açmıştım gözlerimi; hava sabahın alacakaranlığındaydı. Yanıma döndüğümde Saliha yoktu. Biraz bakındım ama gitmişti. Fazla aramadan şezlonga tekrardan oturup doğan güneşi izlemeye başladım.
"Ah, kaçıracağım diye korktum, doğmaya başladı he güneş."
Sesin geldiği yöne baktım; Saliha elinde iki kadeh ve bir kağıt kese tutuyordu. Kolunun altında ise zar zor taşıdığı bir şarap şişesi vardı.
"Yardıma gelmeyecek misin?"
Şaşkınlığımı dağıtarak yanına gittim ve koltuğunun altına sıkıştırdığı şişeyi aldım.
"Gittiğini düşündüm."
"Merak etme, daha gitmedim ama gideceğim," dedi, beni kendine hayran bırakan o gülüşüyle.
"O zaman seni burada tutmak için elimden gelenden fazlasını yapmam gerekiyor gibi."
"Bilmem Hande Hanım, ne gibi meziyetleriniz var?"
"Bilmem, sen neyim olmamı istersin?"
Güldü söylediğim şeyle birlikte. Şezlonga tekrardan oturmuştuk, ben bir yandan elimdeki şişeyi bardaklara boşaltıyordum. İlk döktüğüm bardağı ona uzattım. O da kesenin içinden çıkardığı boyozları verdi.
"Seninle gün doğumunu izleyerek başlayabiliriz."
"Peki, öyle olsun."
"Boyozu nereden buldun Allah aşkına?"
"Amacım sadece şarap almaktı. Boyoz görünce alayım dedim. Yemezsen ben yiyebilirim."
"Yok yerim, ben İzmirliyim."
"Saliha, bugün işin yoksa seni bir yere götürmek istiyorum."
"Olur."
Saliha, elindeki şarabı gün doğumuna karşı yudumluyordu. Sessizdi, dün geceki gibi konuşmuyordu, sanki onu küstürmüş ya da bir şey canını sıkmış gibiydi.
---
Saliha ve Hande oradan ayrılıp Simge'nin bıraktığı arabaya binmişlerdi. Hande onu bu dünyada gitmeyi en çok sevdiği yere götürecekti: Çocukluğunun geçtiği yere, İzmir'e. Zaten buraya çok yakındı.
"Hande, biraz müzik mi açsan? Sessizlik hoşuma gitmiyor."
Hande elini arabanın radyosuna götürdü. Uzun zaman önce dinlediği DJ müzikleri yerine arabeskin melankolik şarkıları almıştı. Yeni olan çoğu şeyi bilmiyordu. Saliha onun tereddüdünü anlayıp Hande'nin elinin üzerine koydu elini.
"Ben açayım istersen."
"Olur, çok daha iyi olur."
"Sakin bir şeyler açalım, ne dersin?"
"Sana bırakıyorum."
Bu gece son
Biraz sonra bu kapıdan son kez
Çıkıp yine kendimi vuracağım yollara
Kim bilir kaç kere ıslanacak yüzüm
Elimi tut, düşman olma
Ne olur parça parça olmasın içimizHande, Saliha'ya baktı. Saliha ise çoktan ona dönmüş, onu izliyordu. Hande her şeyin farkındaydı. Evet, bunu sürdürmek ona iyi geliyordu. Ruhunu bir nebze olsun sarıyordu ama olmuyordu işte, bir şeyler hep eksik, hep yarımdı. Bir şey demeden önüne döndü. Saliha da susmuştu. Gidecekleri yere kadar susacaktı Hande. Şarkı da dediği gibi, bu gece son olacaktı.
Hava neredeyse kararmaya yüz tutmuştu. Nedense yol yakın olmasına rağmen Hande bir türlü yolu bulamamıştı. Her sapakta yanlışa girip sürekli yolu karıştırmıştı. Bilerek yapmıştı aslında, gitmek istemiyordu. Sabah hissettiği kadarıyla yanlış bir şeyler olduğunu anlamıştı, her şeyi artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Artık Yaz ||Hansal
أدب المراهقينGidenin ardından ayakta kalmaya yaşamaya çalışan bir kadın... Gülüşlerimiz...Üzüntülerimiz...Kaybettiklerimiz...Sevdiklerimiz....Söyleyemediklerimiz... Hepsi yaşamamıza dair...