2

148 29 83
                                    


''Birbirimizi affetmemize izin verin. Ancak o zaman barış içinde yaşayabiliriz.''

Tolstoy

**********


Üçlü beraber oturmuş, sohbet ediyordu. Vartolu keyiflenmiş, Onur'u sarhoş etmeye çalışıyordu. İdris, Selim ve Yamaç ise ilgiyle izliyordu. Vartolu'nun kardeşim dediği bu adamı ilgi ve merakla izliyorlardı. Kimin nesiydi bu adam? Vartolu neden 'kardeşim' diyordu? Vartolu az önce depresif bir haldeyken şu an onun yüzünü güldürmeyi nasıl başarmıştı?

''Sen ne zaman dönüyorsun?'' diye sordu Vartolu.

''Dönmüyorum.'' dedi Onur ve karşısındaki iki adamda şaşırmadan edemedi.

''Oğlum, deli misin divane misin? Bak tamam başta istemedim bende asker olmanı, dağda ateş altında olmanı ama bu senin hayalindi.''

''Hayal olarak kaldı abi. Çok geç... Ayrıldım ordudan.''

Onur rakısından bir yudum daha alırken Vartolu delici gözlerle onu izliyordu. Ama Onur göz göze gelmiyordu.

''İyi bakalım, öyle olsun. İnandık diyelim ama ben çözerim. Benim buna inanacağımı düşünme. Sen kendi isteğinle orduyu bırakmazsın.''

''Kapatsak mı bu konuyu?''

''He ya, kapatalım abim. Güzel şeylerden konuşalım. Bak, Onur da burada. Abim, keşke Feza abi de burada olsaydı değil mi?'' dedi Medet gülerek.

Vartolu ve Onur umutla Medet'e baktı.

''Medet, bana bi' de abimi getirdiğini söylersen ahanda şuraya düşüp bayılırım.''

''Yok abim henüz değil ama görüşmedeyim. Yakında Allah'ın izniyle o da yanımızda olur. İşini bitirsin, gelecek.''

''İyi başlangıç. Gittiğim yere uğur getiriyorum.'' dedi Onur gülümseyerek. Vartolu da bu lafın manasını anlamıştı. Adamın elini tuttu destek verircesine.

Gecenin ilerleyen saatlerinde Vartolu, Onur ve Medet koyu bir sohbete dalmıştı. Koçovalılar'ın ortamdaki varlığını bile unutmuşlardı. Selim ise Vartolu'nun gülen yüzüne ve geç olan saate bakıp artık kalkmaları gerektiğini anlamıştı. Selim'in ayaklanmasıyla artık burada durmanın bir manası olmadığını fark eden Yamaç ve İdris'te ayaklanmış ve gitmişlerdi. Bir süre sonra Vartolu, Onur ve Medet'te mekandan ayrılıp eve geçmişlerdi.


Öğle saatlerinde Vartolu'nun ziline biri ısrarla basıyordu. Onur kapıyı açtığında iki genç kız gördü ve içten bir gülümseme eşliğinde ''Selam kızlar.'' dedi.

Gözleri yaş içinde olan kız Onur'u umursamadan birden eve dalınca diğer kız da Onur'a kısa bir bakış atıp içeri girmiş ve ağlayan kızı takip etmişti. Ağlayan kız evin her yerinde Vartolu'yu ararken balkonda menemen yerken bulmuş ve gözyaşları daha çok akmaya başlamıştı.

''Akşın?'' dedi Vartolu. Şaşırmıştı, bu kızın burada ne işi vardı? Karaca'ya baktı ama o tam bir şeyler diyecekken Akşın elini beline atıp silahı Vartolu'ya doğrulttu. Onur o sırada gelmiş, tam silahı almak için hamle yapacakken Vartolu'nun eliyle yaptığı dur işaretini görüp arkada beklemeye başlamıştı. Ama iki adım uzaktaydı. Tetikte bekliyordu, abisini tehlikeye atamazdı.

''Neden?'' dedi ağlayarak genç kız. Eli titriyor, silahı bile acemice tutuyordu. Emniyeti açıktı, ateşleyemezdi. Silah kullanmayı bile bilmeyen Akşın tabi ki bundan bihaberdi. Vartolu nazik bir ses tonuyla kıza yaklaştı. ''Akşın...'' dedi, devamını getiremedi. Kahraman için geldiyse eğer hakkı vardı, diyecek en ufak lafı yoktu bu kıza karşı.

Sözün Bittiği YerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin