8

57 4 107
                                    


''Dostlarımla benim evrenimde''

Sezen Aksu - Yaşanmamış Yıllar

**********


Vartolu laboratuvara gitmişti. Malları kontrol etmiş, teslim etmiş ve eve dönüyordu. Nazım'ı eve çağırmıştı, onunla Emrah hakkında konuşacaklardı. Selim'i de çağırmıştı. Yaşanan son olaylardan sonra bir çekincesi kalmamıştı. Gizli saklı görüşmüyordu artık kimseyle. Bu göze sokma girişimi hoşuna gitmişti. Ama Vartolu'yu şaşırtan gelişmeler de oluyordu. 

Vartolu başarıyla teslimatını yapmış, malları göndermişti. Eğer beğenilirse yeni bir parti mal daha hazırlayacaktı, bu çok büyük ve karlı bir iş olabilirdi onun için. Bu yüzden her zamankinden çok daha fazla önlem almıştı, mallarının patlatılmayacağından emindi. Ama onu şaşırtan bir şey olmuştu. Her zaman olan şey olmamıştı. Malları dereden çıktıktan sonra Yamaç tarafından patlatılmaya çalışılıyordu ama bu sefer Yamaç'ın bir müdahalesi olmamıştı. Tabi ki bir müdahale olmuştu ama bu Vartolu'yu zorlamamıştı. Müdahale eden Yamaç değildi çünkü. Onun genç ve çevik ordusu tarafından kıstırılmamıştı, bir savaş alanına dönmemişti ortalık. Uzaktan gözlemlemişti ve gördüğü kişiler daha orta yaşlıydı -yaşlı denebilecek kişilerde vardı. Başlarında ise Paşa vardı. Vartolu onun mallarını patlatmaya çalışanın İdris olduğunu anlamıştı. Bu onu şaşırtmamıştı, İdris her zamanki gibi uyuşturucuya karşıydı, her zamanki gibi ona düşmandı. Düğüne gelmesi ayrı mevzuydu, bu ayrı mevzu. Vartolu bunu biliyor ve bekliyordu. Onu şaşırtan Yamaç'taki değişimdi. O saldırmamıştı. Hatta İdris'in o saldırmadığı için saldırdığını düşünüyordu. Peki Yamaç niye saldırmamıştı? Bir süredir hiçbir eylemde bulunmamıştı. Bir planı olup olmadığını merak ediyor ve her zaman olduğu gibi tehlikeye karşı tetikte bekliyordu Vartolu.

Buluşma yerine büyük bir sorun olmadan varmıştı. Malları için ödenen meblağ onun düşündüğünden çok fazlaydı. Bir an yanlışlık olduğunu düşünüp Sadık'a sormuştu. ''Lan ben mi yanlış görüyorum?'' diyip çeki uzatmıştı adama. Miktar doğruydu ama sondaki işaret Sadık'ı da şaşırmıştı. Dolar mı? Türk lirası ile ne kadar ediyor diye zihninde hesaplarken Vartolu güldü. ''Yav bi dur hele, hazır elimiz para görmüşken yengene ne hediye almalı onu düşün çıcığım.'' dedi ve yola koyuldu.

Eve doğru yol alırken biraz ilerde onu bekleyen Onur'u gördü. Sadık'ı önden gönderip Onur'un yanına gitti. ''Yav yollarımız gözlenir olmuş.'' diyerek onunla birlikte yola koyuldu. Aslında Onur'da onunla gelmek, abisine destek olmak istemişti ama Vartolu asla buna izin vermezdi. Kendisi hiçbir seçeneği olmadığı için bir yola girmişti. Ama Onur öyle değildi. O anlı şanlı bir askerdi, mesleğini bırakmış olsa bile. Onun askerliğini, sicilini lekeleyecek bir olaya karışmasını istemiyordu.

Havadan sudan sohbetlerle ve birbirleriyle hafif atışma ve kavgalarla süren yolun sonunda eve varmışlardı. Vartolu eve vardığında beklemediği bir manzarayla karşılaşmıştı. Yemek masasının etrafında toplanan kalabalığa göz süzdü. Gül, Medet ve Celasun bir köşede yan yana oturuyordu. Selim, Yamaç ve Karaca  onların karşısında oturuyordu. Masanın baş köşesinde Akşın, karşısında ise Nazım oturuyordu. Bütün bu insanların bir arada toplanmasına şaşırmışken onu en çok şaşırtan Akşın'dı. Bu eve gelmesini, onun sofrasında yemek yemesini beklemiyordu. Belki Onur sayesindeydi, şu an onun için geliyordu belki de ama yavaş yavaş aralarındaki buzlar eriyor, Akşın'ın nefreti köreliyordu. En önemlisi ise acısı geçmese bile yarası kabuk bağlıyordu. 

Sözün Bittiği YerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin