5

128 15 81
                                    


''Aşk, basitin büyülü algılanmasıdır.''

**********


Vartolu ve Celasun eve geldiğinde gördükleri manzarayı beklemiyorlardı. Yerinden kımıldamamak için direten Onur'la ilgilenen Gül ve Medet vardı. Celasun'un bulunduğu haberini alan Medet eve dönmesiyle yüzü kireç gibi bembeyaz olan Onur ile karşılaşmıştı. Onur daha yeni vurulmuştu, kendi yarasını kendi dikmişti ama dinlenmeye fırsatı olmayan adam Celasun'un peşinde koştururken üstüne bir de kaçırılınca dikişi biraz açılmıştı. Medet'ten istediği malzemelerle tekrar dikiş atmıştı kendine ama kan kaybından dolayı kendini iyi hissetmiyordu.

Vartolu koşarak adamın yanına geldi ve ellerini yanaklarına koyup gözlerinin içine bakarak ''Yav ben demiştim hastaneye gidelim diye. Ne diye abi sözü dinlemezsin. Yok yok, sen hiç abi dayağı yemedin ondan böyle oldun yav!'' dedi sinirli olmaya çalışarak ama daha çok endişeli çıkıyordu sesi.

''Kendime gelirim şimdi abi, amma abarttın. Medet, nerde benim vişne suyum!'' diye bağırdı ve Vartolu'ya dönerek göz kırptı. ''Kan yapar abicim.'' Onur Medet'i kendine çekip kulağına fısıldadı. ''İçine birazda votka koysana.'' Medet gözlerini belerterek ''Abim bu vişne ayağına alem yapmak istiyor!'' diye şikayet etti Onur'u. Onur kınayan gözlerle ona baktı ve ayıpladı. ''Hain, ispiyoncu, satıcı.'' dedi ve gözlerini devirdi hayal kırıklığına uğramış gibi. ''Medet senden bunu beklemezdim. Ben de artık Celasun'u daha çok seviyorum.'' dedi Medet'in damarına basmak için. Medet tam bir şey diyecekken Vartolu araya girdi. ''Çocuk gibi kavga etmeyin. Medet sende doktor çağır, bi' baksın şuna.'' ''Şu olduk şimdi de! Düşene bir tekme de sen vur be abi.'' dedi sahte bir alınganlıkla. Sonra da alınganlığa ve çocuk gibi şikayet etmeye devam etti Onur. ''Cidden çok ayıp, evde doktor varken doktor çağırıyorsunuz.'' diye alınganlık yaptı.

Medet bir doktor ayarlamış ve gelen doktor Onur'un inadıyla savaşarak zorda olsa ilgilenmişti onunla. Dikişinin gayet iyi olduğunu söyleyince Onur kendini ve doktorluk becerilerini övmüştü. Ama kan kaybettiği için ufak bir kan takviyesi yapmış ve dinlenmesini söylemişti. Vartolu aşağı inip doktora teşekkür edip uğurladı. Sonra Gül'ün yanına gidip kimliğini istedi ve ''Düğün hazırlıklarına başla Gülüm. Ne istersen yap, bu abartmak ve göze sokmak için olan bir düğün. Çukur'da olacak.'' dedi hırsla. Gül'de aynı hırs ve zafer gülümsemesiyle adama bakıyordu. Bu adamın bu tavrına hem sinir olup hem hayran oluyordu her zaman. Nasıl mümkündü bu?

Vartolu kadına yaklaşıp yanağını okşadı ve ''Sanma ki ben seninle ele inat olsun diye evleniyorum. Bizim asıl düğünümüz o Emrah denen amir bütün gıcıklığıyla bulunup Nazım'da bütün gıcıklığına kavuşunca sevdiğimiz ve gıcık olduğumuz ama sadece kendi davetlilerimizin olduğu bir nikah olacak.'' dedi ve ufak bir buse kondurdu dudaklarına. Bu küçük dokunuş bile kadının gözlerini kapatıp mest olmasını sağlarken Vartolu muzipçe gülümsedi. ''Sen nasıl bir adamsın Sadettin?'' dedi hayranlıkla Gül. ''Senin sevdiğin adamım. Senin adamınım. Allah'ın izniyle resmi olarakta öyle olacağım. Ben bir-iki gün Çukur'daki küçük evde kalacağım, bu eve senin kocan olarak gireceğim. O yatağa senin kocan olarak yatacağım.''

Kadının sadece saçlarını okşadı. Gözlerine baktı. Hissedemediği, hasret kaldığı her duyguyu hissediyordu Vartolu. Aşk, güven, huzur, sadakat, mutluluk, neşe, sevgive daha nicesi... Bu kadınlayken eksik hissettiği bir duygu yoktu. Güven gibi... Ya da endişelenmiyordu. Korkmuyordu. Çekinmiyordu. Değil Çukur'a, bütün dünyaya karşı  bu benim kadınım diye haykırmak istiyordu.

Sözün Bittiği YerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin