Allah'ın cezası wattpad, yb bildirimlerimi göndermiyor moralim bozuldu
Uzun olan mekandan içeri adımlarken, Semih dışarıda bir köşeye geçip telefonunu eline almıştı. Az önce sıkıntılı mesajlar atan arkadaşını aradı. Telefon birkaç kez çaldıktan sonra karşı taraf cevapladı aramayı.
"Arda, bir sorun mu var? O mesajlar neydi öyle?" diye sordu hızlıca sarışın genç. Karşı taraf derince bir nefes aldıktan sonra konuşmaya başladı. "Kanka, ben bu aileden gerçekten etimle kemiğimle nefret ediyorum artık. Bir günüm güzel geçiyorsa akşamında illa ki moralimi sikip atacak bir şey yaşanıyor ya."
"Yine ne yaptı seninkiler?" Arda'nın ailesinin ne kadar katı ve bunaltıcı olduklarına bizzat şahit olmuştu kendisi de. Arkadaşının bu haline üzülüyor ve beraber ailesine küfürler ediyorlardı.
"Yine aynı mesele. Birkaç kez telefonumda birileriyle mesajlaşıp konuştuğumu gördüler. Bir ton kavga gürültü çıktı evde. Yine ne haltlar karıştırıyormuşum? Zaten biliyorsun o gün birisiyle mesajlaşmamı yakalamışlardı. Unuttular sandım ama yine aynı konu açıldı." diye anlattı kumral çocuk, sonlara doğru sesi kısılmıştı.
Semih, Arda'nın haline çok üzülüyordu. Çocuğu kısıtlamaya çalıştıkça Arda'ya daha da kötülük yapıyorlardı. Kendisi psikolog değildi ama o bile artık anlıyordu, dostu eksikliğini hissettiği sevgiyi başka adamlarla doldurmaya çalışıyordu.
Evet, Arda bir eşcinseldi. Bunu sadece Semih'e anlatabilmişti. Çünkü çevresindeki güvendiği tek kişi oydu. Sarışın çocuk onun yükünün biraz daha hafiflemesine yardımcı oluyordu. İlk başlarda nasıl tepki vereceğini bilememişti Semih. İlk defa eşcinsellikle ortaokul sonda, arkadaşı yoluyla tanışmıştı. Daha sonra ise şaşkınlığını bir şekilde atlatıp Arda'yı yanlışıyla doğrusuyla kabullenmişti.
Bir keresinde Arda, konuştuğu bir adamla olan mesajlarını abisine yakalatmıştı. O gün kıyamet gibiydi. Babasından sert bir tokat yemişti. Hesabının kendisine ait olmadığına dair çaresizce bir yalan uydurmuştu. Arda'nın sapıtmış bir çocuk olmasını kendilerine yediremeyen aile de kumralın sözlerine inanmayı tercih etmişlerdi ama hayır konu öylece kapanmamıştı, gözleri sürekli Arda'nın üzerindeydi. En ufak bir hareketinde ibnelik arayıp hayatı zehir etmeye çalışıyorlardı.
Tüm bu yaptıkları çocuğun normal biri olmasından ziyade daha iyi bir yalancı yapmıştı. Kendini gizlemeyi daha iyi beceriyordu. Her ne kadar ailesi oğullarına ters davransa da dışarıda herkesin gözünde Arda, masum, hayırlı bir aile çocuğuydu. Semih, dostunu çok iyi tanıdığından bu iki karakter değişimlerini hayretle izliyordu. Bu kadar rol yapmak zorunda olması çok yorucuydu ona göre.
Ama hayatın ironisi olmalıydı ki kısa bir zaman sonra Semih de çok iyi rol yapmayı öğrenecekti.
"Ne yaptılar bu sefer?" diye sordu Semih, telefonun karşısındaki çocuğa. "Telefonuma el koydular. Size gelecektim ama ona da izin vermediler. En son ağlama krizine girince abim şerefsizi halime biraz acıyıp babamı ikna etti de öyle aldım telefonu. Zaten alır almaz sana yazdım ilk."
"Telefonunu kurcaladılar mı peki?" Karşı taraftan onaylar nitelikte mırıltılar duydu. "Baktılar ama bir şey bulamadılar. Uygulamaları falan silmiştim kaşla göz arası. Abin artık daha profesyonel çalışıyor bebeğim." deyip sonlara doğru sanki sabahtan beri cehennemi yaşamamış gibi yine alaycı tavrına bürünmüştü.
Semih'in de siniri bozulmuştu ve o da kıkırdamaya başladı. "Aileni sikeyim." dedi.
"Ben de." dedi Arda da ona katılıp.
"Merih abilerdeyiz sen de izin alıp gelebilir misin? Kafanı dağıtırız." Sarışının teklifiyle birkaç saniye sessizlik oldu. Saate bakıyordu Arda büyük ihtimalle.
"Akşam 8 olmuş kanka ya. İmkanı yok gelemem, telefonu zor aldım zaten, bugünlük limitleri zorlamayalım." dedi yine şakacı tavrıyla.
"Tamam Arda Tekinoğlu kardeşim yarın okulda buluşalım o zaman. Okulun son haftası zaten ders işlenmez bizimkilerle geyik yaparız." dedi Semih.
"Tamam kanka görüşürüz. Arda Tekinoğlu bugün erken uyuyacak, ağlamaktan gözleri sikildi, uykusu var."
Semih burukça gülümsedi. "Tamam yavrum, yarın haberleşiriz o zaman." karşı taraftan da gelen görüşürüz cümlesiyle telefonunu kapatıp cebine attı. Nerdeyse yarım saattir Arda'yla konuşuyordu. Kahvehaneden içeri geçerken gördüğü görüntüyle biraz duraksadı genç.
Barış, masada diğerleriyle koyu bir sohbetin içine dalmış, bir şeyler anlatıyordu. Abileri de gülerek adamla şakalaşıyordu. Semih, Barış'ın biraz gerileceğini düşünüyordu oysaki. Ama baya yıllardır mahalledenmiş gibi görünüyordu şu an. Muhabbeti kaçırdığı için kendisini dışlanmış hissetti ve hızlıca yanlarına gelip sohbetlerine katıldı.
"Vay, bensiz eğleniyorsunuz he? Yazıklar olsun." dedi sandalye çekip İsmail'in yanına otururken. Karşısındaki kıvırcık adamın lafı yarıda kesilmişti, gözlerini genç çocuğa çevirdi. "Telefonla konuşuyordunuz Semih Bey. Rahatsızlık vermeyelim dedik." dedi, sarışın yeni gelen adamdan bu kadar rahatlık beklemediği için şaşırmıştı cevabına.
Semih konuşmaya fırsat bulamadan Cenk abisi "Kimle konuştun yarım saat lan?" diye atladı ortaya.
"Manita mı yaptın lan yoksa Kazanova Semih." dedi, Mert Hakan yine gereksizce olayları abartarak. Diğerleri de gülüşmeye başlamıştı. Kaos seviyordu bu adam, küçük olan kabullenmişti artık.
"Allah kimseyi senin diline düşürmesin abi, Show TV ile yarışırsın ya." dedi Semih sıkıntıyla oflayarak.
"Ya ne manitası, ağzı süt kokuyor daha çocuğun, kızlar kandırır bunu." dedi Barış alayla gülerek. Diğerleri de ona katılmıştı. Çocuk yerine konulması oğlanın sinirini bozmuştu. Kollarını bağlayıp sinirli bir nefes aldı.
Karşısındaki adam, çocuğun bozulduğunu görünce masanın üzerinden uzanıp sarı saçları karıştırdı eliyle. "Küsme abim, şaka yapıyorum." sesindeki şefkat, içini ısıtmıştı oğlanın. Sonsuza kadar kendisine böyle şefkatli davranmasını çok isterdi Semih. Ama bu sadece çocuk olmasının bir ayrıcalığıydı. Yaşı büyüdükçe anlayacaktı bunu.
Ortamın muhabbeti tekrar akmaya başlayınca, Semih bir yerinden yakalamaya çalışmıştı. Barış Alper, Eskişehir'de makine mühendisliğini kazanmıştı. Bölümle ilgili de yine tipik şakalar dönmeye başladı. "Bir erkeğe üç erkek düşüyor, oğlum okunur mu öyle bölüm?" dedi İrfan. Bu konuya takılmış olması, Semih'i azıcık bile şaşırtmamıştı.
"Sorma ya, sınıfın testosteron seviyesini şimdiden hissediyorum." diye karşılık verdi Barış da.
"Ama Eskişehir'de okumayacak mıydın zaten, kızlarla alemlere akarsın geceleri." diye söyledi karşısındaki adama bakarak. Eskişehir'e birkaç kez gitmişti ama şehir hakkında sadece belli başlı yargılar aklında kalmıştı.
"Yok be, benim o taraklarda bezim yok. Gidip adam gibi okulumu okuyacağım." dedi genç yeni yaktığı sigarasından bir duman alarak.
İleride, Semih anlayacaktı ki bu da Barış Alper Yılmaz'ın kendisine söylediği başka bir yalandı sadece.
Hocam bölümleri yazdığım gibi atıyorum. Böyle olmazz stok bölüm lazımm biraz sabır lazım banaa