Cenk, kolunun altına aldığı çakma sarışın oğlanla, Merih'in mekanından içeri girdi. "Kaçağı yakaladım beyler." dedi, masada toplanmış gençlerin dikkatini çekmek için.
Barış Alper, herkesle tek tek tokalaşıp yerine oturdu. İsmail, Cenk'e dönüp "Oğlum, adam yoldan gelmiş, hemen kolundan tutup getirmişsin. Dinlenseydi ya biraz." dedi. Barış Alper oturduğu yerde yayılırken " Yok be, üç saatlik yol zaten geldim hemen." dedi yorulmadığını kanıtlamak ister gibi.
"O değil de hani sen ayda bir geliyordun? 2 ay oldu be. Geçen ayın Galatasaray maçlarını tek başıma izledim hep."
"Kusura bakma Kerem ya anca finalleri yetiştirebildim. Koca grupta iki aslan olmak her babayiğidin harcı değil, anlıyorum seni de." Barış sözünü bitirip Kerem'le yumruk yaptığı ellerini birbirine vurdu. Mert Hakan gelen farkındalıkla "Harbiden lan, masadaki herkes Fenerbahçeli neredeyse." dedi, diğerlerine göz gezdirirken.
"Ben ne yapayım abi o zaman? Tek Beşiktaşlı olarak hepinize kafa tutuyorum." diye konuştu Semih. " Neyse, kargalar sürüyle, kartallar yalnız uçar!" ardından kartal pençesi hareketi yaptı, sarışın. Çocuğun hareketlerini tatlı bulan büyükleri, gülmeye başladılar. Barış Alper biraz fazla gülmüştü, Semih ters ters baktı gence.
İrfan, aklına gelen şeyle gülüşmeler arasından konuştu. "Mert Abi'yi unuttunuz beyler, o da koyu Beşiktaşlı bak."
"Mert Abi hiç bizle vakit geçirmiyor ki çok nadir aramıza geliyor. Ben yine yalnız kalıyorum burada."
"En doğrusunu yapıyor valla, yanımıza geliyor adamın kafasını sikiyoruz. Hem de işi gücü var bizim gibi it kopuk değil." dedi Kerem haklı bir şekilde.
Mert Günok, kısa tabiriyle, ortamdaki abilerin de abisiydi. Yaşı hepsinden büyüktü ve herkesin saygı duyduğu bir kişilikti. Devlet memuru olarak çalışıyordu, herkesten uzun süredir bu mahallede yaşıyordu ve pek konuşkan birisi değildi. Yine de çevresindeki insanlar bir sorun olduğu zaman ilk kendisine gelip danışırlardı çünkü o her zaman en mantıklı yorumu yapardı. Ayriyeten saçma sapan yargıları da yoktu. Her türlü insan kendisinin yanında rahat hissedebilirdi.
Grupta, Mert Abi'yle en çok vakit geçiren kişi, son zamanlarda Kerem'di. Gözlüklü adamın şu sıralarda bir sıkıntısı var gibiydi ama kimseye bir şey demiyordu. İrfan ve Cenk, Mert'in ağzını aramaya çalışsalar da adam asla açık vermiyordu. Sonra onlar da pes edip Kerem'in derdini anlatmasını beklemeye karar vermiştiler.
Konudan sıkılan İsmail, Barış'a dönüp "E, senin sınavlar nasıl geçti? Ananızı ağlatıyorlardır sizin şimdi mühendislikte."
"Sorma be, dersleri yetiştireceğim diye 10 yıl yaşlandım. Ona rağmen çoğundan geçememişimdir yine."
"En azından sınavların bitti kurtulmuşsun, Barış Abi. Benimkiler haftaya başlıyor ve hiçbir şey bilmiyorum. Özellikle matematik ve fizik..." en küçükleri umutsuzca konuştu. Barış, Semih'in sıkıntılı haline baktı. "Ben çok iyi anlarım o derslerden, çalıştırayım seni. Olmaz mı?"
Gelen teklifle, Semih'in ağzı kulaklarına vardı adeta. Sınıftaki salak arkadaş gruplarından gelmeyen hayır, mahalle abisinden gelecekti.
Cenk, "Harbi lan, mühendis adam var karşında. Zehir gibi yapar seni." dedi. Abisine hak verdi sarışın. "Çok iyi olur Barış Abi. Ama bir sürü konu var, yorulmaz mısın?"
Semih, şimdiden kafasından, çalışmak için mekan ve kitap seçimlerini ayarlamaya başladı. Bu iki dersten yüksek puan almayalı çok olmuştu.
"10. Sınıf konuları değil mi? Çerez niyetine çözeriz hepsini. Yarın ararım seni okul çıkışı, bir yer bulup çalışırız. Sıkma sen canını." dedi Barış ve sarışın oğlana güven verir biçimde göz kırptı bir gülümseme eşliğinde. Semih'in içini ısıtmıştı bu hareketi ve teşekkür etti kıvırcık adama.