"Dün Twitter'a attığım post patladı. Herhalde Türkiye'nin tüm aktiflerini topladım hesabıma." Arda gururla parıldayan yüzünü, yanında soru çözen arkadaşına çevirdi. Öğle arası gelmişti, sınıftaki herkes ya yemeğe inmiş ya da öylesine takılmak için dışarı çıkmışlardı. Arda ve Semih hariç. Bugün ikisinin de canı bir şey yemek istemiyordu.
Semih kafasını kitaptan kaldırıp kumrala döndü. Yargılayıcı ifadesini gizlemeye gerek bile duymamıştı. "Lubunya camiasının Luther King'i olacak kardeşim benim. Gizli gayleri uyandırma servisi." Arda, Semih'in tepkisine gülmeden edemedi.
"Ve birisiyle tanıştım. Dün geceden beri konuşuyoruz. Çok iyi bir işte çalışıyor ve en önemlisi de her boş vaktinde bana yazıyor." genç oğlanın gözleri parıldıyordu adeta. Semih, bu hareketlerine biraz afallamıştı. Çünkü Arda daha önce de konuştuğu kişilerden bahsediyordu ama hiçbirini böyle hevesle anlatmamıştı kendisine.
"Adı ne, nerede yaşıyor, yaşı kaç? Anlat bakayım hepsini."
"İstanbul'da yaşıyor, adını bilmiyorum söylemedi ve yaşı da..." Arda, lafının sonunu getirmeye çekinmişti. Semih kısık gözleriyle beklerken derin bir nefes alıp devam etti.
"21-22 falan." Semih gözlerini sonuna kadar açarak dehşetle baktı arkadaşına. "Arda, amına koyayım senin. Yaşıtın birini bulamadın mı? Hem o herif senin daha yeni yeni 16 olacağını bilmiyor mu nasıl konuşur seninle?"
"Ee, Semih'im şimdi şöyle ki ben adama 18 yaşında olduğumu söyledim. Yani beni reşit biliyor şu anda."
Arkadaşı konuştukça Semih'in siniri iyiden iyiye bozulmuştu. Ağzını açıp bir çift laf etmeye karar vermişti ki son anda durdurdu kendini. Ailesi tarafından yeterince yargılanıyordu zaten, üstüne daha fazla gidip onun da asabını bozmak istemedi. Daha ılımlı yaklaşmaya çalıştı.
"Sen bilirsin yine de kanka ama çok kaptırma kendini. Bir sürü psikopat var ülkede, sağı solu belli olmuyor milletin."
"Yok ya, öylesine konuşuyoruz zaten. Büyük ihtimalle hayatımda hiç karşılaşmam bile, öylece biter."
Semih tekrar konuşmaya başlayacağı sıra, sınıf kapısı aniden açıldı. İkisinin de gözleri kapıya dönerken gelen kişinin Esra olduğunu fark ettiler.
"Ah, buradaymışsın Semih. Ben de yemekhanede aramıştım seni önce." Usulca içeri doğru adımlayıp gençlerin yanına ilerledi.
"Merhaba bu arada." dedi kıvırcık saçlı kız, kabaca bir giriş yaptığını düşünerek.
"Merhaba Esra, bir şey mi oldu? Neden beni arıyordun?" Genç kızın yüzü kızarmaya başladı, bakışlarını yere indirip hoşlandığı çocuğa cevap verdi.
"Şey, ben seninle bir şey konuşmak istiyordum da eğer müsaitsen iki dakikanı bana ayırır mısın?"
Arda ile Semih kısa bir anlığına göz göze geldiler. Mesajını alan Semih, ayağa kalkıp "Olur, kapının önünde konuşalım o zaman." dedi.
İki genç sınıftan çıkarlarken Semih, Esra'nın ne konuşacağını az çok tahmin edebiliyordu. Kendisinin kalbi de en az yanındaki kızınki kadar hızlanmıştı.
Kapıyı kapattıktan sonra sarışın genç, Esra'nın cümlelerini kafasında düzenlemesini bekledi bir süre. Saçından bir tutama parmağını geçirmiş oynamaya başlarken sonunda araladı dudaklarını genç kız.
"Semih, belki fark etmişsindir. Bir süredir sana karşı bir şeyler hissediyorum. Aslında sinemaya gittiğimiz gün söyleyecektim sana ama bir türlü dilim varmadı." Esra bir süre duraklayıp karşısındaki gencin tepkisini ölçmeye çalıştı. Ters bir ifade görseydi hemen okuldan kaçabilirdi ama aksine Semih memnun bir şekilde kendisini dinliyordu.