Oturduğu sandalyede durmaksızın sağ bacağını sallayıp duruyor, tırnaklarını kemiriyordu genç kadın. Tam karşısında oturan ve sohbete olabildiğince az katılan bu adamla, aynı masada yer almak fazla rahatsız hissettirmişti. İsminin Ferit olduğunu öğrendiği bu adam, onun aksine çok daha rahat görünüyordu.
Stres altındayken masada babasının ve Orhan Bey'in lise anılarının kimsenin dikkatini çekmediğini fark etmişti. Gülgün Hanım ve annesi de ayrı bir sohbette, Fuat ve Feritte kendilerince ayrı bir sohbetteydi. Ailesi ne kadar yanında olsa da bu ortamda fazlalık gibi hissetmesi normal miydi?
"Ee Seyrancım, sen nereden mezun olmuştun?" Diyerek konu açmaya çalışan Asuman'a ufak bir tebessüm etti. Konuşarak belki de Ferit'in varlığını bir an için unutabilirdi.
"Hacettepe'de ingilizce mütercim ve tercümanlık okudum ben. Şuanda da turizm rehberliği yapıyorum."
"Nasıl yani, televizyondaki çekik gözlülerle mi konuşabiliyorsun! Oha çok iyi!"
Su'nun söylediğine Seyran gülerken Asuman, kınayıcı bakışlarını kızına gönderiyordu. Böyle yanlış kelimeleri nereden öğreniyordu bu kız?
"Annecim, kimseye oha denmez. Ayrıca çekik gözlüler değil, Koreliler. Bu aralar çok fazla yabancı müzik dinlemeye başladı da. Kore'ye bayılıyor."
"Evet, hemde çok. Dansları çok güzel anne. Bak böyle böyle yapıyorlar." Derken oturduğu yerden ayağa kalkarak öğrendiği kadarını yeni tanıştığı kişilere göstermek istedi. Kolları kısa olduğu için başının üstüne yetişemese de ona göre gayet başarılı bir performans sergilemişti.
Seyran, tatlı tatlı dans eden kızı hayranlıkla izliyordu. Bu yaşta böyle olaylara hayranlık duyması çok olağandı. Hatta belki sırf bu sayede kendi yeteneğinin bile farkına varabilirdi.
"Bence çok başarılısın. Kesinlikle dans eğitimi almalısın."
Su, aldığı övgüyle çoktan yerinde zıplamaya başlamıştı bile. Hızla Seyran'ın yanına vararak eliyle çak yapınca Seyran da gülerek karşılığını vermişti.
Bu sırada herkes yaptığı sohbete ara vermiş gözlerini bu ikiliye çevirmişti. Seyran, üzerinde toplanan bakışlarla biraz daha geride durmak istiyordu şuan. Bu gecenin başrolü olmaya hevesli değildi, üstelik şu Ferit denen kaba adam öyle değişik bakıyordu ki anlayamamıştı.
"Amcaa! Hadi futbol oynayalım, lütfenn. Hem sabahta hava sıcak demiştin, şimdi oynayalım."
"Babacım, hepimiz çok yorgunuz. Lütfen ısrar etme daha fazla. Yarın oynarsınız."
Çoktan dudaklarını büzmüş babasına ağlamaklı bakışlarını göndermeye başlamıştı bile Su. Dans dışında bir diğer ilgi alanıysa futboldu. Amcasıyla büyümesinin en büyük avantajı buydu. Üstelik fazlasıyla da fanatikti. Annesinden izin alabildiği kadarıyla izliyordu maçları.
"İstersen ben seninle oynayabilirim. Ama tabii istersen."
Seyran'ın bu ani çıkışıyla herkes ilk başta şaşırsa da Hasan Bey hemen kızının imdadına yetişmişti.
"Kızım diye demiyorum ama çok iyi oynar. Çocukluğundan beri beraber oynarız."
Su mutluluktan sevinç nidaları atarken masadaki herkes yani Ferit dışında herkes, bu durumdan memnun olmuşlardı.
Gülgün Hanım, çaprazında oturan ve tatlı tatlı gülümseyen genç kadını samimi bulmuştu. Ayrıca çokta güzeldi. Seyran'a bakmadan duramıyordu.
Su bir eliyle Seyran'ı çekiştirmeye çoktan başlamışken amcasını da ikna etmeye çalışıyordu. Amcasının bu kadar inatçı olduğuna ilk defa şahitlik ediyordu. Normalde onu kırmaz ve birçok isteğini yerine getirirdi.
