Derin bir nefes alarak kapıyı açtım ve ağır adımlarla şebnemin ofisinden çıktım. Sanki her adım yalnızlığımı ve hüznümü artırıyormuşçasına göğsümde büyük bir ağırlık hissettim.
Hastanenin balkonunda otururken elimdeki telefona bakıyordum. Fotoğrafların arasında oğlum Ali'yi kurtarabilecek bir şey arıyordum. O anlarda, etrafımdaki dünya uzak görünüyor, sanki her şey kayboluyordu, ekranda görünen Yaman'ın kavgası hariç. Kalbim hızlıca atıyordu, sanki zaman duruyordu ve bir umut kırıntısını bekliyordu, oğlumu kaderinden kurtarabilmek için tutunabileceğim bir şey.
Bana kahve fincani uzatiGüven: Al, iki şekerli. Sanki buna benden daha çok ihtiyacın var gibi.
Yerimden irkildim. Ona doğru döndüm ve kalbim hızla atıyordu. Güven orada duruyordu.
Güven: Çocuğun sokakta büyüdü, tabii ki kızgın ve deli.
Ona Ali'nin sadece benim oğlum olmadığını, ikimizin de oğlu olduğunu nasıl açıklayabilirim? Güven'in beni terk ettiğinde hamile olduğumu bilmediğini ve bu yıllar boyunca bir oğlunun olduğunu fark etmediğini biliyorum.
İçimde bir iç savaş yaşıyorum; Ali'ye olan sevgimle, Güven'e karşı duyduğum suçluluk arasında. Bazen merak ediyorum, Güven gitmeseydi durum farklı olur muydu?Geçmişe dönüş:
Babasıyla yaşadığı acı bir kavganın ardından, Neslihan derin bir üzüntüyle evden ayrıldı, arkasında yürek burkan bir keder ve gerginlik bırakarak. Yanına sadece cebinde taşıdığı telefonunu aldı ve ağır adımlarla, zihnindeki karışık düşüncelerle ilerlemeye başladı.
Tartışmanın sesi hala kulaklarında çınlıyordu ve babasının her bir sözü huzursuz ruhunu sarsıyordu. Dengesini korumaya ve ona isteklerini açıklamaya çalışıyordu, fakat tüm çabaları babasının farklı duyguları karşısında başarısız oluyordu.
Ağlayarak ve üzgün bir halde evden çıktı, ama o an için tek seçeneğin bu olduğunu hissediyordu. Babasını öfke ve üzüntü içinde arkasında bıraktı ve kapıyı sertçe kapattı.
Yarım saat yürüdükten sonra, Neslihan kendini deniz kenarındaki bir bankta otururken buldu, gözyaşları derin bir hüzünle akıyordu. Babasının onu anlamadığını ve ne istediğini fark etmediğini hissediyordu. Tartışma ve gerginlik son derece acı vericiydi, bu yüzden ağlaması daha da şiddetlendi. Neslihan, babasının onu anlamaması ve seçimlerini kabul etmemesi nedeniyle büyük bir acı yaşıyordu, bu da onu acı verici bir şekilde yalnızlık ve boşluk hissine sürüklüyordu.Yağmurlar şiddetli bir şekilde yağmaya başlamış, küçük damlalar gri bir acı perdesine dönüşerek ıslak toprağın üzerine yayılmış, onun acılarını iç içe geçirip bastırılmış hüznünü yansıtıyordu. Bu arada, güven evde oturuyor, nadir olan huzur anlarının tadını çıkarıyordu. Pencereden dışarı bakınca yağmurların hızla yağdığını görünce, hızla cep telefonuna sarılarak Neslihan'ı aramak istedi, çünkü kış manzaralarını çok severdi. Ancak ne yazık ki, başına gelen olaylardan henüz haberi yoktu.
Neslihan telefonun sesini duydu ve aceleyle cebinden çıkardı, guven'in kendisini aradığını gördü.
Neslihan başını gökyüzüne kaldırdı, kendini sakinleştirmeye çalışıyordu çünkü Guven'in onu üzgün görmek istemediğini biliyordu. Telefonu açtı ve Guvn'in nazik ve ilgili sesiyleGüven: Alo, prensesim? .
Neslihan gözlerini gökyüzüne dikerek, gözyaşlarını bastırmaya çalıştı ve sessiz bir sesle .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yitik Yolculuk
RandomNeslihan, yaşamın ona yüklediği acı ve anlatıyor. Oğlunun kaybıyla yüzleşirken, içindeki boşluğu doldurmak için mücadele ederken, geçmişin izleriyle mücadele ediyor. Hayatta ilerlerken, umut ışığını ararken, iç dünyasındakikayıpla başa çıkmaya çalış...