11

376 44 69
                                    

"al bu iki bileti, birlikte maça gidin olur mu?"

Barış kendisine uzatılan biletler karşısında kaşlarını çatıp Semih'in annesine baktı.

"Hayır"

İnkar etmek istercesine kafasını iki yana salladı. Ayşe teyzenin gözünde gördüğü acıyla daha da kötü oldu. Gözleri dolmuştu direkt. Ağlamaya başlarken bir yandan kafasını iki yana sallayarak konuştu.

"Hayır hayır hayır almicam bu biletleri, gitmicez maça. Gitmicez, Semih iyileşicek, o iyileşsin ondan sonra gidicez, söz verdim ben ona iyileşsin öyle gidicez, nolur iyileşsin."

Son sözünde yere çökmüştü artık. Kabul etmek istemiyordu. Semih'e iyileşince onu Beşiktaş maçına götürüceğine dair söz vermişti. Şimdi eline tutuşturulan biletle ne yapacağını şaşırmıştı. Semih'i kaybetmek istemiyordu. Hayatta en değer verdiği insanı kaybedemezdi. Ona nasıl açıklayacaktı ki. Maça götürürse anlamicak mıydı Semih. Annesi de ağlamaya başlamış Barış'ın karşısına çömelmişti.

"Barış ne olur yapma"

Kafasını iki yana salladı Barış tekrardan.

"İstemiyorum. Doktor değil misin sen iyileştir oğlunu yalvarırım iyileştir onu. O çok masum, bu dünya için çok masum, bunu haketmiyo. Yaşamayı, gülmeyi hakediyor. Nolur iyileştir onu her şeyi yaparım nolur.

Ayşe Teyzeye yalvarırcasına bağırmıştı Barış. İçinde ne denli fırtınalar kopuyordu. Kalbi acıyordu yine. Sessiz ağlamak nedir bilir misiniz? Ağlamaman gerekiyorken ağlamak, gittikçe batarken güçlü durmaya çalışmak nedir bilir misiniz? Kendisi de Semihle beraber mahvoluyordu her geçen gün. Ama yinede güçlü kalmaya çalışıyordu. Onun yaslandığı yeriydi. Eviydi, onlar birbirlerinin eviydi. Şimdi evi ellerinin arasından kayıp gidiyordu ve elinden hiçbir şey gelmiyordu. Çaresizdi, hiç olmadığı kadar. Elini saçına atıp çekiştirmeye başladı. 1 hafta önce sevgilisinin boyadığı sarı saçlarını...

Ne kadar süre orada kaldı, ağladı bilmiyordu. Semih'in annesi de onu yalnız bırakmak zorunda kalmıştı bir süre sonra. Kafasını kaldırıp camdan dışarıya baktı. Güneş batmak üzereydi. Ayağa kalktı yavaşça. Odadaki aynaya baktı. Çökmüştü gerçekten. Semihi daha uzun süre görmek için 4 saatten fazla uyumuyordu gün içinde. Semih uyurken onu izliyordu hep. Göz altları morarmıştı. Şimdi ağlamaktan dolayı da gözleri kıpkırmızıydı. Şişmiş dudakları ve dağılmış saçlarına baktı. Kendini acilen toparlaması gerekiyordu. Boş olan hasta odalarından birindeydi. Mini buzdolabına yönelip buz aldı eline. Yavaşça gözlerine değdirdi. Şişin inmesini ve kızarıklığın gitmesini bekledi sakince.

Buzla işi bitince kalkıp buzdolabına geri koydu yine. Aynadaki görüntüsüne bir daha baktı. Daha iyiydi, saçını da düzeltti ve odadan çıktı. Semih'in odasının önüne geldiğinde cebinden biletleri çıkardı. Elindeki biletlere göz gezdirdi. Galatasaray Beşiktaş maçıydı. Gözleri biletle bir daha doldu. Hala kabullenememişti. Gözlerini kırpıştırıp yaşların akmasına izin vermedi. Kapıyı çalmadan yavaşça açtı. Sevgilisi onu ziyarete gelen Altay ve Keremle sohbet ediyordu.

"Nerdeydin be olum, diğerleri de buradaydı ama çıktılar demin"

"İşim vardı ya geldim"

Kereme cevap verdikten sonra Semih'e dönmüştü.

"Ne işim olduğunu sormicak mısın?"

Çok masum sorduğu soruya karşılık Semih gülmeden edememişti. Cilveyle karışık yanıt vermişti sevgilisine.

"Ne işin varmış?"

Arkasına sakladığı biletleri gururla karşısında ona bakan çocuğa gösterdi Barış.

Bound to you// BARSEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin