Akşam yemeği

396 53 13
                                    

Bölüm Şarkısı: Zeynep Casalini -Duvar

Zaman dolmuştu. Akşam yemeği için Sevili evinden almaya gittim. Durağa yanaşan bütün otobüslerin hepsi ağzına kadar doluydu, bende yürümeğe karar verdim. 20 dakika yürümeden sonra evine varmıştım. Kapıyı çaldığımda karşıma annesi çıktı çok heyecanlanmıştım.

"Merhabalar efendim ben Sevile bakmıştımda."

"Neyi oluyorsunuz?"

Kime Sevili sorsam herkes sen kimsin nesi oluyorsun ne kadar meraklı bu millet diye aklımdan geçmiyor değildi.

"Arkadaşıyım. Braber yemek yiyeceğiz efendim."

"Senin ismin neydi bakayım?"

"Ömer efendim."

"Bende Nalan. Memnun oldum oldum evladım."

Tam o sıra Sevili merdivenlerden inerken gördüm. Aman Allah'ım böyle bir güzellik olamazdı ya da, benim bu işe yaramaz gözlerim büyülenmişti. İçimden bağırmak geliyordu. Koşup sarılmak istedim ama böyle bir şey yapamam tabi ki.

"Selam Sevil hanım. Nasılsın?"

"Ya Ömer hanım deyip durma."

"Tamam Tamam Sevil Hanım."

"Bak hala neyse... Annecim biz çıkıyoruz görüşürüz."

YAZAR"dan

Dediler ve beraber Ömer'in ayarladığı pekte öyle lüks  yer olmasa da, güzel bir restauranta gittiler. Karşılıklı oturup siparişlerini aldıktan sonra bir 1- 2 dakka sustular sadece. Sevil

''Kendinden bahsetmek ister misin?'' diye sordu Ömere.

''Bahsetmek isterim fakat benden sıkılabilirsin.'' dedi Ömer.

Ömer içine kapanık bir çocuktu. Nasıl yaklaşacağını, ne diyeceğini hiç bilmiyordu. Buna henüz pek çalışamamıştı. Ağzından yanlış bir kelime çıkacağından korkuyordu. Ömer biraz sakin olup anlatmaya başladı.

''Bu ay 19'uma bastım. Doğru söylemek gerekirse ilk defa bir kızla akşam yemeğine çıkıyorum , bu benim genelde hiç yapmadığım bir şey. Normalde bu saatlerde senle oturmak değil de, oyun oynar veya uyuyor olurum.''

''Ben kendinden bahsetmeni istedim gün içinde yaptıklarını değil. Mesela en sevdiğin renk , en sevdiğin kitap , sinemalar, müzikler gibi." dedi. Ömer biraz düşündü ...

''Peki anlatayım.'' dedi ve başladı. 

"Ben 2 yaşımda genetik bir hastalık yüzünden sağ gözümü kaybettim. Bu gözlüğü aslında takmamın tek nedeni sol gözümü kaybetmemek. Diğer gözümün neredeyse bir kısmı görmüyor ve bu gözlük onu kaybetmemen için tek çare. Benim sonum bu ben 2 gözü kör kapkaranlık bir odanın içinde ölüp gideceğim. Benim sonum bu. Ama sen öyle değilsin. Sen kusursuzsun. Her şeyin var bence bunun için Allah'a şükretmelisin. Ben hayatım boyunca hep dışlandım kör dediler gözlüğümle dalga geçtiler hep dışlandım itildim. Herkes beni alay konusu etti ben yokmuşum gibi davrandı. Onlar beraber oyun oynarken, ben ağlayarak onları seyrettim. Küçükken'de böyleydi halada böyle. Hastaneler, randevular, ilaçlar, iğneler, değişik göz damlaları, öğüt veren konuşmalar benim hayatım hep böyle geçiyor.'' 

Ömer bir anda ağlamaya başlar ve göz yaşlarını tutamaz. Sevil onu teselli etmeye çalışır.

''Tamam lütfen ağlama bak geçer herşey. Emin ol bana, güven yoluna girecek her şey. Bu kadar harap etme kendini.

Ömer Sevilin o ince tebessümü karşısında göz yaşlarını siler ve bir anda içi huzur ve mutluluk dolar. 

''Ah yemeklerimizde geldi artık yiyebiliriz.'' der ve afiyetle yemeklerini yemeye başlarlar. Karşılıklı gülüşmeler ve sohbetlerden sonra Ömer biraz düşünür acaba tam zamanımı. Belki bir-birimizi tanımıyoruz ama belki bu benim için bir fırsattır deyip ona aşkını ilan etmeyi düşünüyordu. Bu Ömer'in hiç yapmadığı bir şeydi. Nasıl bir tepki alacağını bilmiyordu ve ya düşüncelerini Sevile nasıl açıklayacağını. Derin bir nefes aldıktan sonra Sevile uzun uzun baktı ve şöyle dedi.

''Bak Sevil şimdi sana bir şey söylemem lazım.'' 

''Buyur''

"Bak nasıl söyleyebilirim bilmiyorum ama ben senden çok pozitif enerji aldım. Yani tamam biraz saçma girdim ama ne biliyim ya çok böyle seni düşünüyorum, hep senle mutlu oluyorum, aklımdan bir an bile çıkmıyorsun, yani bunları benim için anlatmak çok zor anlatamıyorum. Belki ama ya kahretsin ben senden hoşlanıyorum galiba Sevil yani aşığım sanırım öyle hissediyorum''

Sevil Ömer'in bu dedikleri karşısında şoka uğrar. Ömer'in böyle bir şey diyeceğini hayatta beklemezdi. Halbuki Sevil Ömer'e arkadaş gözüyle bakıyordu ama Ömer'in böyle duygularını olduğu aklına gelmezdi. Ömer'in duyguları karşısında Sevil biraz kendini toplar ve şöyle der.

"Bak Ömer biz seninle arkadaşız. Tamam belki birbirimizi tam tanımıyoruz , hatta tanışma aşamasındayız. Ama ben senden hoşlanmıyorum tamam seviyorum belki fakat arkadaş gözünde. Benim sana karşı öyle duygularım yok."

"Tamam şaşırmakta haklısın kabul ama biraz zaman ver bak zamanla sende seversin yani emin ol. Hem sen demedin mi bana güven diye benim güvenecek kimsem yok. Birtek ailem ve sen varsın şu hayatta güvendiğim."

"Bak Ömer biz seninle sevgili olamayız anlıyor musun? Tamam arkadaş kalmak istiyorsan kalalım ben senin yine yanında olurum her zaman. Ama sevgili olamayız. Hem benim zaten sevdiğim bir çocuk var.''

Ömer'in aniden gözleri dolar laflar bir anda boğazına düğümlenmiş sanki biri onu boğmaya çalışıyor gibi hissetmişti. Onun gözlerinde melek diye tabir ettiği kızın başka birini seveceği aklına gelmezdi. Fakat Ömer öfkesine yenik düştü elindeki bardağı fırlatıp attı ve bağırmaya başladı.

"Siz hepiniz aynısınız kimse beni istemiyor. Niye gözlerim yok diye mi ? Evet size söylüyorum siz karşınızdaki insanı karşılıksız sevebilir misiniz? Kusurlu bir insan olduğu halde.''

Ömer hıçkıra hıçkıra ağlıyordu nevri dönmüştü resmen. Dünya başına yıkılmıştı. Ömer'in bütün bedeni uyuşmuştu ayakta duramaz hale gelmişti. Sevili bakarak 

"Beni seviyor musun?." dedi Sevil çok net bir şekilde,

 ''Hayır.'' dedi. Ömer hıçkıra hıçkıra ağlayarak dışarı çıktı. Sevili orada yalnız bırakıp gitti. Artık kimsenin sevgisini inanmıyordu. Eve varmıştı. Annesi kapıyı açtı

"Oğlum nasılsın bu ne hal noldu?" dedi. Ömer, 

"Anne sanırım ölüyorum." dedi ve yere bir anda yığılı verdi.

***

Engellerim var benimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin