Melih'le Ömer beraber yola koyuldular. Melih hala ne olduğunu anlayamamıştı ve Ömer'e sordu :
''Ya dostum ne oldu anlatmayacak mısın? artık.''
''Bak şimdi Melih ben hayata sıfırdan başlamak istiyorum ve sana çok ihtiyacım var.''
''Tamam dostumda ben ne yapabilirim ne yapacağımı söyle bari.''
''Ne bileyim işte ne olursa.''
Dediler ve yola koyulmaya devam ettiler. İlk iş kuaföre gittiler. Güzel bir tarzla Ömer'e saç kesimi yaptılar. Oldukça yakışıklı bir bey efendi olmuştu. Bu ona oldukça moral ve güven verdi. Yaklaşık beş altı aydır kuaför yüzü görmüyordu belkide. Ağzı burnu saç içindeydi resmen. Melih'le Ömer kuaförden çıktıktan sonra beraber alışveriş merkezinin yolunu tuttular. Ömer heyecan içinde bütün mağazalara can atarak girmek istiyordu. Bütün mağazalara girerek tüm eşyaları tek tek denedi. Gömleğinden pantolonuna , ayakkabısından takısına kadar mağazada giyilmedik eşya bırakmadı resmen. Aşırı mutlu olmuştu artık Ömer içine kapanık bir insan değil bambaşka bir insan olmuştu. Kendine güveni tam , duruşunu bozmayan , karizmatik bir bey efendi konumundaydı. Sevil'i unutmuş gibiydi sanki. Etrafa gülücükler saçıyor neşeyle haykırıyordu. Mağazadan çıktıktan sonra biraz yürüdüler ve basketbol oynayan çocukları gördüler. Ömer onlara bir iç çekerek baktı. Melih Ömer'e ;
''Hadi Ömer bizde oynayalım gel.''
''Yok ağabey ben oynayamam hiç bana göre değil basketbol''
''Ya sen gel olum Allah Allah bilmiyorsan da boş ver bende bilmiyorum ki zaten.''
Dedi ve oynamaya başladılar. Ömer başta çekindi çocuklardan. Zaten öyle oyun oynayan bir insan değildi. Yavaş yavaş alışıyordu insanlara. Bir yandan muhabbet edip bir yandan da oyununa odaklanmaya çalışıyordu. İçlerinden bir çocuk Ömer'in yanına geldi ve şöyle dedi.
''Ağabey senin ismi ne.?''
''Benim ismim Ömer senin ki ney.?''
''Benim adım Fırat Ömer ağabey senden bir şey isteyebilir miyim.?''
''Tabi ki iste bakayım.''
''Ömer Ağabey sen çok güzel oynuyorsun bizimle hep oynamaya gelir misin gelemezsen eğer biz seni alırız beraber gideriz hatta çok iyi birisin sen Ömer ağabey.''
Ömer duygulandı bir anda. Çok mutlu olmuştu. Aslında insanlarla veya çocuklarla dost olmak o kadar kötü bir şey değildir belki. Belki bizim gerçek dost sandığımız bize zarar veren telefonlar , bilgisayarlar , televizyonlar belki de bizim asıl düşmanlarımız onlar. Bu bölümde fazla bir şey yazamayacağım kusura bakmayın. Fakat bizim kusurlarımız engellerimiz değil önümüze koyulan engeller. Eğer sizde engellerinizi aşmak istiyorsanız yatakla barışık olmak yerine doğanın tadını almayı deneyin. Emin olun hiç bir şey o hissi vermez. Umarım beni anlamışsınızdır.
Okuduğunuz için teşekkürler..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Engellerim var benim
Teen FictionEngeller bizi her zaman kısıtlar , fakat engellere karşı yaşamayı bilmeliyiz.Eğer engelleri aşamıyorsak yanımızda her zaman bi hayat arkadaşımız olması gerekir.Yalnız kaldığımda şahsen boş bir tavanı değilde 2 çift ela gözü seyretmeyi tercih ederim...