2

1K 100 61
                                    

"Hoşgeldin"

hemen az önce çaldığım kapının anında açılmasıyla karşılaştığım manzaraya gözlerimi devirip yan tarafıma döndüm

"ne göz deviriyorsun bana, terbiyesiz seni"

tekrar ona döndüğümde kapı pervazına yaslanmış öylece bana bakıyordu
tabi yüzündeki o pek sevgili munzur gülüşü es geçmemek lazımdı
bir de derdi ki bana göz devirme
gel de tut kendini şimdi

"barış, bu halin ne?" derin bir nefes alıp sonunda konuştum

"hasarımı incelemeyecek miydik avukat hanım?"
ben bu bakışı, ses tonunu, mimikleri ve bunların anlamlarını biliyordum
teker teker hepsine aşinaydım
nerden bildiğimi sormayın lütfen

tek elimle omzundan ittirip içeri geçtigimde hâlâ gözleri üzerimdeydi
salonundaki büyük masaya çantamı koyup oturmak için sandaylesini çekeceğimde hızla sandalyeyi tuttu

"yok yok, burda rahat edemeyiz. Koltuğa geç sen şöyle Melekcim"

sabır dileyerek çantamı tekrar elime alıp koltuğa yerleştiğimde yanı başıma oturdu

kendi halimde takıkıp elimdeki dosyaya odaklanmaya çalışsam da gözüm ona kaydığında pür dikkat yüzüme baktığını fark etmek okuduğum şeyleri anlamama engel oluyordu
onun yüzünden kafamı işime veremiyordum
gözlerimi kaçırıp tekrar önümdeki dosyalara dönsem de hâlâ üzerimdeki bakışları hissediyordum
dosyayı kapatıp kucağıma koydum

"ay barış, allah aşkına gidip üstüne bir şeyler giyer misin"

"olmaz, daha beni kontrol edeceksin sen"

"ya ya, bir de rapor çıkarttıracağım sana. Dikkat! ağır hasarlıdır diye. Hani nerde hasarın?"

"tam burada, kalbimde. Sen çok iyi bilirsin bu hasarı avukat hanım. İnsan kendi eserini iyi tanır"

işaret parmağı ile çıplak göğsünün sol yanını işaret ederken gerçekten iki dakika cıvıtmadan edemediğini daha iyi anladım

"Tüh ya barış bey, akşam gidersiniz bir eskorta. Düzelir sol yanınız da başka yanlarınız da"

"Meleğim senin ağzın neler der öyle" bir kadının evlenmeden çocuk yaptığını duymuş mahalle teyzeleri gibi aşırı düzeyde tepkiler vermeye devam ederken onu umursamayıp ayağa kalktım ve yollarını ezbere bildiğim koridorun sonundaki mutfağa girdim

barış da hemen arkamdan gelip kapıda durduğunda derin bir nefes aldım

"barış, üstüne bir şey giymezsen hemen şu an burayı terk edeceğim. Bak hemen şu an diyorum. Burayı diyorum"

"bence de hemen şu an burayı terk edip benim odama geçelim"

"ya arsız herif yeter, benimle böyle konuşamazsın"

"istediğim gibi konuşurum"

"konuşamazsın barış"

"neler neler yapıyorum sen bak gör"

"barış, gerçekten saygılı olur musun lütfen"

"Aman Melek, biraz gevşe, biraz rahatla, karşında hakim bey veya savcı hanım yok. Ama istersen taklit edebilirim. Yani senin fantezilerin benim için tamamen okey dir."

"yeter gerçekten ya" diyerek elimdeki bardağı sertçe bıraktım salona gideceğimde önümde durdu ve omuzlarımdan tuttu

"Tamam, tamam geç içeri bekle. Tişört giyip geliyorum."

sonunda biraz da olsa ciddi çıkan sesi beni rahatlattı
içeriye geçip beklemeye başladım
gelen adım sesleriyle döndüğümde üstüne bir Galatasaray tişörtü geçirmişti

Değişmene Rağmen | Barış Alper Yılmaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin