0.0

440 16 13
                                    


17 Mart 2010
İkizdere, Rize

"Tamam anne dikkat edeceğim, kapının önündeyiz zaten."

Annem başıma minik bir öpücük kondurduktan sonra gülümseyerek dışarı çıktım.

Arkadaşlarım zaten her zamanki yerimizde oturuyorlardı.

"Seni bekliyoduk bak annem kek gönderdi bugün."

Yağmur'a gülümseyerek uzattığı kekten bir ısırık aldım. Ayşe Abla her zaman bizim için birşeyler gönderiyordu.

Tam oynamaya başlamışken kafama gelen topla kısa bir sarsılma yaşadım.

Kimin yaptığını bakmadan bile tahmin edebiliyordum.

"Çıksana kızım önümden, ağlayıp duruyorsun sonra."

Sanki başımın sızlaması geçecekmiş gibi elimle tutmaya başladım.

"Ne istiyorsun yine"

Başımı tutmaya devam ederken arkadaşlarıyla gülmeye başlamışlardı. Gözlerimin dolduğunu hissediyordum ama bu sefer ağlamayacaktım.

Hep dalga geçiyordu zaten benimle.

"Gıcık."

Bana dil çıkartıp önüne döndüğünde ağlamamak için kalkıp bir taş kenarına oturmuştum.

Yağmur yanıma gelip alnıma bakarken birden cırtlak sesiyle ufak bir çığlık atmıştı.

Ne oldu dercesine yüzüne bakmaya başladım.

"Kafan kızarmış, annene haber vereceğim."

Ben bişey demeden koşmaya başlayınca arkasından bakakalmıştım sadece.

Kafamı çevirdiğimde ise Barış'ı görmemle yerimden sıçradım.

"Dalga geçiceksen hiç gelme. Canım acıyor."

Elimi biraz kenara iterek alnıma bakmaya başlamıştı.

Hiçbirşey söylemiyordu. Bir anda gözümden düşen yaşı hemen silmiştim.

Beni tekrar ağlarken görsün istemiyordum.

"Ağlıyor musun, o kadar çok mu acıyor?"

Dalga mı geçiyordu yine anlayamıyordum ama bu sefer gülmüyordu, sanırım.

"Evet acıyor."

"Acısını geçiremeyeceğim sanırım ama bekle."

Bir anda koşup elinde topla geri gelmişti.

"Sende bana vur. Ama sert vur tamam mı?"

"Ama olmaz ki, bu sefer seninde canın yanacak."

İlk başta şaşkınlıkla bana bakmaya başladı sonrasında ise sırıtmıştı. Ne yapmaya çalıştığını anlamamıştım.

"O zaman bugünlük beraber oynayalım. Özür için."

Ciddi olduğunu anladığım zaman yüzümde kocaman bir gülümse oluşmuştu.

"O zaman affettim."

Kolunu omzuna atıp beni arkadaşlarının yanına götürdü. Tanıştıklarım vardı içlerinde ama çoğunluğu tanımıyordum. Eliyle omzuma yaptığı hamleyle bedenimi öne yönlendirdi.

"Bugün Beren'de oynayacak"

Heyecanlı bi şekilde gülümseyerek öne atıldım.

"Selam.." Diyebildim. Diğerleri heyecanıma gülerken içlerinden uzun boylu olan çocuk konuştu.

"Sen futbol oynamayı biliyor musun ki?" Bilmiyordum. Ben cevap verecekken Barış konuştu.

"Siz takılın, ben öğreteceğim ona." Evet bilmiyordum, ama öğrenecektim. Gülümseyerek ona baktığımda o da bana bakıp sarı saçlarımı karıştırdı.

Benden uzaklaşıp diğerlerinden uzağa çekti beni, topu yere koyup geri çekildi. Yerden bulduğu iki taşı kaleymişçesine yerleştirip sınırları belirledi.

"Bak şimdi, burası kale sen topu bu taşların arasına atacaksın tamam mı?" Anladığımı belirtecek şekilde kafamı salladım. Futbolu biliyordum aslında, Barış'ı izlediğim kadarıyla. Mahalledeki tüm çocuklardan iyi oynuyordu.

Topa yaklaşıp taşla çizdiği sınıra son kez göz gezdirdim, topu kaleye doğru attığımı sanarken bu sefer de ben Barış'ın kafasına attım.

"İntikam mı almaya çalışıyorsun kızım?" Kafasını tutup inlemesiyle gülerek ona doğru koştum.

Kırık Kalpler • Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin