medya: Gizemli seyircimiz- Neşe ve Ezgi'nin oynadığı roman havası
Belliydi. Sonuç belliydi. Kayışlarımı hızlandırarak double lutz atlayışı yaptım. Yetmiyordu. Sinirimi atmama yetmiyordu. Gece 3'e geliyordu ve ben yaklaşık 6 saattir burada kayıyordum. Artık bacaklarım dayanamayacak haldeydi ve ben kendimi yere atarak kollarımı iki yana açtım.
"Hasta olacaksın."
---------------------------------------------------------------------------------------
Gözlerimi penceremden sızan güneş ışıkları ile araladım. Malum gün gelmişti... Hızlıca yüzümü yıkayıp üstümü değiştirdim. Gri eşofman ve üstüne beyaz bir tişört giyindim. Saçlarımı taradıktan sonra açık bırakarak güneş kremimi sürdüm. Çalan telefonum ile odama koşup ufak bir düşme tehlikesinin ardından arayan kişiye baktığımda bilinmeyen numara olduğunu gördüm.
"Alo?"
"Ezgi. Kızım günaydın. Yekta ben." Yekta bey. Biyolojik babam olma ihtimali olan kişiydi. "Buyrun Yekta bey." Derin nefes alarak konuşmaya başladı. "İznin olursa Melek, ben, Adar, Adar'dan sonraki oğlumuz Giray ve seninle yaşıt oğlumuz Kerem ile kahvaltıya gelelim diyoruz. Tabii müsaitsen." saate kafamı hızlıca çevirdim. 9.30. Saat 3'te antremanım vardı ama birkaç saat erteleyebilirdim. "Uygundur, saat 11 gibi bekliyorum o zaman." diyerek kısa bir vedanın ardından telefonu kapattım.
Mutfağa gireceğim sırada tekrar çalan telefonum ile Neşe'nin aradığını gördüm. "Günaydın kankaların bir tanesi." yağcı. Kesin bir şey isteyecek. "Sadede gel Neşe'm"
"Kahvaltı."
"Ne?"
"Kahvaltıya geleyim mi sana? Açım. Beraber güzel güzel şeyler hazırlarız." işime gelirdi. "10 dakikaya burada ol." diyerek suratına telefonu kapadım.
10 dakikanın sonunda Neşe gelmiş biz gülerek ve şarkı eşliğine kahvaltı hazırlıyorduk. Ona biyolojik ailem olma ihtimali olan insanların geleceğini söylediğimde gitmeye kalkmıştı. Ancak kafasına vurduktan sonra işini yapmaya dönmüştü. Amerikan mutfağa sahip olmanın en güzel yanı elindekileri taşımak zorunda olmuyor oluşundu. Şarkılarla kahvaltı hazırlamaya devam ederken masayı kontrol ettim. Güzel. Eksik yok. Menemen ve sucuklu yumurtadan sonra herşey tam olacaktı.
Yarım saat sonra çalan kapıyla adımlarımı dış kapıya yönlendirdim ve açtığımda karşımda Melek hanım, Yekta bey, Adar bey ve Giray ve Kerem olduğunu düşündüğüm kişiler vardı. Gülümseyerek içeri adımladılar "Hoş geldiniz." diyerek kocaman gülümseme ile onları karşıladığımda hoş bulduk diyerek karşılık verdiler. Boyu tahminimce 1.90'dan fazla olan kişi bana elini uzattı "Giray."
"Ezgi. Memnun oldum. Hoş geldiniz." kafa selamı ile içeri adımladı. Sonra karşımda burada olmaktan oldukça hoşnutsuz olan Kerem ile tanıştım. Ona da hoş geldin dedikten sonra içeri adımladım. Neşe, Melek hanım ile selamlaşıyordu. "Tekrar hoş geldiniz. Masa hazır olmak üzere bi 10 dakikası var." diyerek sohbete bodoslama daldım. Melek hanım gülümsemiş ve "Yardım edilecek bir şey var mı? Yardım edeyim." diyerek oturduğu yerden ayaklanmaya kalkışınca, "Lütfen oturun. Çok bir şey kalmadı. Keyfinize bakın lütfen." dedim ve mutfağa adımladım. Amerikan mutfak olduğu için onları görebiliyor böylece rahatça masamı hazırlıyordum. O sırada yükselen müzik sesi ile Neşe'ye döndüm. Bu kız böyleydi. Kimseyi takmadan eğlenebiliyordu.
Elindeki bıçağı kafasının etrafında dönerek kalçasını kıvırtmaya başladığında ona eşlik ederek bende kalçamı kıvırtarak onun dans edişini alkışlayarak izledim. Nakarat kısmında ise ben marifetlerimi konuşturdum ve roman havasını hissederek dansıma devam ettim. Bir süre sonra müzik hızlandı ve biz aynı hareketler ile dans ederek yemeğimizi yaparak eğlendik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHUN EZGİSİ
Teen Fiction"Kuğu gibiydin Ezgi... O kadar güzeldin ki gözlerimizi senden alamadık." Bu cümleler benim için önemliydi. Hayatım boyunca duymamıştım çünkü ben bu sözleri. 19 yıllık hayatım boyunca yapılan kötülükler, kendi başıma ayakta kalmaya çalışmam, gecem, g...