Yine okula gitmek zorundaydım.Zaten son bir haftaya girmiş bulunuyorken,vukuatsız bir şekilde sezonu kapatma niyetindeydim. Kabıma sığamamam benim suçum değil,huyumdu. Bunu ne hocalara ne de en yakınlarıma anlatamazken her gün annemden onlarca öğüt dinlemek mecburiyetinde bırakılıyordum. "Neva,sakin ol." "Neva biraz insan gibi davran yavrum." "Neva bizi rezil etme,hanımefendi olsana kızım." ve tonlarcası... Annem diye demiyorum ama tontişlerin tontişidir kendisi. Ona olan sevgime bir sınır koyamazken ondan başka hiç kimseye de tam anlamıyla bağlı değildim. İnsanların gözünde öyle çok da acayip biri değildim elbette. Hatta normal sayılabilecek tarzdaydım.Ama benim bir çok uç noktalarım vardı bir de beni ayakta tutan hayallerim. Bu ikisinin vücut bulmuş hali eşittir ben yani.
Yemek yemek için mutfağa ilerlerken ağabeyim tarafından ayağıma takılan çelmeyle sarsılmıştım.Ne kadar doğal bir aileydik ! Kardeşler arasındaki yemek kavgaları , annem ve babamın bitmeyen ses yükseltişleri ve her bir kafadan çıkan bitmek tükenmek bilmeyen eleştiriler. Bizim evde yanlış bir hareketi ödemek için bir saat boyunca tüm aile fertlerinin eleştirilerine maruz kalmak gerekiyordu.Yine de çok hareketli bir ailemin olması benim hoşuma gidiyordu.Günaşırı kavga yaşansa da evde tatlı bir huzur bulunmuyor değildi.
Öncelikle karnımı doyurmam gerekiyordu. Aç kalmak demek benim için tüm bir günümün mahvolması ve sinir topu halinde gezmek demekti.Buzdolabından peynir ve zeytin çıkarıp hızlıca yedikten sonra dün geceden hazırladığım sırt çantamı da kapıp çıkmıştım.Her sabahki rutinime bu kez ani bir yağmur ile sırılsıklam olmak da eklenmişti.Moral bozucu olan kısım da saçımı daha dün akşam düzleştirmiş olmamdı.İçimden adeta sayıklıyordum bilinçsiz bir sinirle. "Bu halde okula nasıl gidilir be ! "
Metroda yaşlı bir teyzeye yer verip ağlayan bir bebeği susturmuş olmamın verdiği iyilik meleği edası içimde tuhaf bir rahatlama oluşturuyorken okula doğru yürüyordum.Yine gelmiştim.Yine...
Okulda ilk dört dersin fizik ve matematikle geçmesi üstümden buldozer geçmiş gibi bir his uyandırmış olsa da sınıfa zıplayarak girip "Ders boş herkes dışarı" diye bağırarak büyük müjdeyi veren ben olmuştum.İçimdeki enerjiyi tutamayarak boş derste bir de halay çekmiştim.Tipik bir Sivas'lıydım ya işte. Ruhumda var,durduramıyorum.
Kızlarla kantinde otururken her zamanki instagram'dan stalklama peşindeydik. Hiç olmayacak dünyalara tanık olma fırsatı verdiği için seviyordum bu sosyal ağları. Mesela hiç yurt dışına çıkamayan biri olarak günümün belli bir zamanında insanların yurt dışında ne kadar eğlendiğini,nasıl da güzelce benim hayallerime sahip olduklarını izliyordum.Ha eğer bunu dediğimde insanlar bana "başkalarının hayatına özenme" derse işte o zaman sinirleniyorum.Ben özenmiyordum sadece gıpta ediyordum.Tüm bunları düşünürken bir anlığına hayatımın ilerleyen zamanlarında dünyayı gezdiğimi,pervasızca eğlenip mutlu olduğumu düşünüp mutlu olabiliyordum.Beni ben yapan da hayallerimdi işte...Ben başarmak için sebepler bulup hayallerimle ilerliyordum,başkaları ise başarmak için başkalarının başarısızlığıyla motive olmayı bekliyorlardı. Fark yaratanın tam da bu olduğunu düşünüyordum işte.Saf bir tutkuyla geleceği umut ediyordum.
Arkadaşımın düşüncelerimi bölen sesi gülümsememe sebep olmuştu. "Kız Neva baksana insanlar karı koca tatillere gidiyorlar,eğleniyorlar.Biz de bizim okuldaki iki üç ana kuzusu oğlandan ileride bize koca olmalarını,böyle mutlu olmayı hayal ediyoruz.Milletin yaşam standartı Everest'te be." Selin biraz böyleydi.Zengin insanlara ilgi duymasıyla meşhur olan sevgili arkadaşımla sürekli güler vaziyette olmamız gün içerisindeki yeterli mutluluğu bana katıyordu.Selin'in söylediklerine gülümseyerek ekledim : "Bir Demet Akalın'ın kızı Hira kadar mutlu olamadık diye hep bunlar "
*
Eve gelirken playlist'imden sevdiğim şarkıları seçiyordum.Kulağımı dolduran ses Dido'nundu.Bu kadına bayılıyordum.Geçen sene birine deli kütük aşıkken ona ithafen bir Dido şarkısı söylemiştim.Ve ertesi gün reddedilmiştim de... Genel olarak erkeklerin ilgi göstermediği,kızların arkasından laf ettiği,bu lafları d apek takmayan hayat dolu biriydim ve bu benim suçum değildi ; üzgünüm kızlar gıybet time isimli whatsapp grubunuzun bir numaralı dedikodu malzemesi olmak benim suçum değildi..Her yaptığı olay olan biri olmak da zor tabii.
Eve girip çantamı yere fırlattığımda ilk azarı yememin dışında günümün normal geçmesini beklerken evde yemek olmamasıyla vücuduma ani etki yaratan sinir dalgalarını yatıştırmaya çalışıyordum.Bu arada gerçekten açken ben ben değildim.Sonuç olarak,domates ekmek yiyip de mutlu olmayı öğrenmiş oldum.Olsun,nasip...
Bugün gerçekten sıradan bir gün olabilirdi ama tek fark müzik öğretmenimden aldığım ses yarışmasına katılma ricasıydı.Sanırım yüzlerce kişiye şarkı söylemek benim için çok ama ço kzordu ama hayatımda aksiyon olmalıydı.Bu yüzden kabul etmiştim.Bşaıma bela mı almıştım bilemiyordum çünkü gece yatakta bir o yana bir bu yana dönerek deli gibi "Hangi şarkıyı söylesem ? Ya söyleyemezsem ? N'olacak ? diye düşünmüştüm. İşte ben de bu tür bir mazoşistim çünkü fazla düşünmek de kendini yıpratmaya dahil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarışın
Teen FictionHAYAT BANA GÜLMÜYORSA BEN DE ESPRİ YAPARIM. Evet,hayat herkese kolay kolay gülmez.Bazıları doğuştan şanslıyken bazıları tırnaklarıyla kazıyarak gelir hayal ettiği yere.Bu çok kolay olmasa da başarabilenler hayatta büyük iz bırakır. Neva da böyle bi...