sarışın, salonda oturan anne babasına bir bakış atıp aceleyle kapıyı açarak evden çıktı.
barış'ın ne yapacağını kesinlikle kestiremiyordu bu yüzden kalbi ağzında atıyor, geriliyordu.
apartmanın içinde sarışın'a dair bir iz yoktu. demek ki semih geleceğim diyince barış geri çıkmıştı.
amına koduğumun delisi diye söylenerek binadan çıktı. binadan çıkmasıyla birlikte burnuna yediği yumrukla afallamış ve inleyerek yere düşmüştü. o kadar sert vurmuştu ki burnu kanamıştı. aldığı darbe ile ayağa kalkamazken barış birden sarışının yakasından tutarak ayağa kaldırmış ve sertçe duvara çarptırmıştı sırtını.
"hesabı kapatmaya geldim sarışın. vurduktan sonra hiçbir şey olmamış gibi kaçamazsın."
barış o kadar yakınındaydı ki konuşurken dudakları sarışının yanağına değiyordu.
"kaçmadım, senden bir yumruk falan bekledim ama öylece oturuyordun sabaha kadar başında bekleyecek değildim."
tam barış bir yumruk daha atacaktı ki bu sefer semih ondan önce davranıp barış'ın bacak arasına tekme atmıştı. karşısındaki çakma sarışın inleyerek iki büklüm olmuştu.
"seni öldüreceğim semih." karşısında iki büklüm olmuş çocuğa alayla baktı sarışın.
"konuşacak mıyız kavga mı edeceğiz bir karar ver artık. tabii ki ben ikinci seçenekten yanayım."
barış bacak arasını tutarak ayağa kalktı ve işaret parmağını sarışına doğru salladı.
"bu gece ya sen ya ben birimiz çok büyük pişman olacak."
semih ne kadar alaylıysa barış bir o kadar ciddiydi.
"boş tehditlerini kendine sakla. senden korktuğumu düşünüyorsan çok beklersin." sarışının gözünü kin ve nefret bürümüştü.
barış, "peki öyleyse" diyerek kafasını semihin yüzüne gömmüş ve yere düşen sarışının doğrulmasını hiç beklemeden bir yumrukta gözüne gelecek şekilde vurmuştu.
"orospu çocuğu." semih burnuna aldığı ikinci darbe yüzünden beyaz tişörtü kırmızıya boyanmıştı.
semih, barış'ın başka bir hamle yapmasına izin vermeden çocuğu yana doğru itmiş ve bu sefer kendisi üstünde yerini almıştı. tam kaşına gelecek şekilde vurmuştu sarışın. barış acıyla inleyip üstündeki çocuğun bileklerini tuttu.
"bırak lan, bırakta göstereyim sana dünya kaç bucakmış." barış, sarışının sözlerine sırıtmakla yetindi.
"amına koyayım ne sırıtıyorsun lan bir şey söyle." semih daha önce birinden bu kadar nefret ettiğini hatırlamıyordu.
"buraya gelirken aklımda sana yumruk atmak falan yoktu. yalan söylemiyorum bana öyle bakıp canımı sıkma. yüzünü görünce sinirlerim tepeme çıktı birden, fena kuruldum sana."
semih gözlerini devirip bileklerini barış'ın elinden sertçe çekti. barış sarışının bileğindeki baskıyı bıraktı.
"bir hediye bıraktık niye bu kadar kuruldun anlamadım." bileklerini ovarken konuşmuştu. bu sefer barış, sarışını yana itip üstüne çıkmıştı.
"eğer vurmayı düşünüyorsan burnum dışı bir yere vur alper birader." semih kendini barış'tan gelecek bir yumruğa hazırlamıştı bile.
semih'in sözleriyle gözlerini sarışının burnuna çevirmişti. kendi yaptığı eserine bakmak biraz kötü hissettirmişti. bu kadar sert vurduğunu düşünmemişti.