0.8

1.5K 275 250
                                    

[flashback]

Kapüşonumu iyice başıma çekerek koridorda ilerlerken tek istediğim kimsenin bana dönüp bakmamasıydı. Oysa istediğime ulaşamıyor gibiydim çünkü hava bu kadar sıcakken hoodie giyen tek kişi bendim. Dışarıdan soyguncu gibi gözüktüğüme emindim ancak üstümdekini çıkartırsam her şey daha da beter olacaktı.

Üstelik büyümesini ilerletmiş olan karnım bana hiç yardımcı olmuyordu.

Sonunda gözüme kestirdiğim Changbin Hyung'la gözlerim irileşti. Ona seslenmek istedim ama dünden sonra kendimde güç bulamadım, korkuyordum. Korktuğum şeyse o değildi. Changbin'in arkadaşlarının bile bu hâlimi görmesini istemiyordum yalnızca. Farklı bölümlerdeydik. Ben diş okuyordum o ise işletme ancak yine de şu an herhangi birinin dikkatini çekmem demek, herkesin diline düşmem demekti. Neyse ki çok geçmeden amfiden çıkan arkadaşımın bakışları olduğum yere kaydı, kendimi belli etmek ister gibi hafifçe elimi kaldırdığımdaysa neyse ki beni tanımıştı. Tüm bunları yaparken başımı eğdiğim yerden kaldırmamaya özen göstermiştim.

Bir dakika kadar bir süre içinde adım seslerinin olduğum yere, pencerenin kenarına, yaklaşmasıyla cesaretlenmek ister gibi derin bir nefes çektim içime. Gözlerimi sıkıca kapatırkense yalnızca 'ağlamak yok' diye tekrar ediyordum içimden.

"Güzellik, ben gelecektim yanına. Kendini niye yoruyorsun sen?"

Yanıma birkaç adım kala başlayan cümlenin desibeli bana yaklaştıkça azalmıştı. Adımları hemen karşımda durduğundaysa başımı kaldıramadım. Gözlerime anında dolan yaşlar, beni daha da güçsüz hissettirmekte oldukça başarılıydı. İki saniye önce ağlamayacağım konusunda kendimi uyarmama rağmen üstelik.

"Seungmin? Bir sorun mu var?"

Cevap vermememle bir sıkıntı olduğunu anlayan arkadaşım tek elini omzuma koyduğunda çenemin titrediğini hissettim. O an üç kelimeyi bile bir araya getirecek gücüm olmadığını da fark etmiştim aynı zamanda. Kendimi daha fazla tutamayarak anında ona kollarımı dolamış, ağlamaya başlamıştım. Changbin'se birkaç saniye şaşkınlıktan tepki verememiş, hemen ardından kollarını bana sıkıca dolayarak sırtımı okşamaya başlamıştı.

"Sorun ne Seungmin? Bir şey söyle."

Sorusuna cevap vermek için dudaklarımı araladım ancak cevap vermek yerine ağlamam şiddetlendi. İç çekerek ağlarken yüzümü tamamen onun göğsüne gömmüştüm. Birkaç saniye daha öylece ağlamamın ardından güçlükle konuşmaya çalıştım.

"Annem ve... babam...öğrendiler..."

Bunu söylemem, Changbin'in sırtımdaki elinin durmasına sebep oldu. Ardından hızla aramıza mesafe koyduğunda bu sefer başımı yeterince hızlı eğememiştim. Gözleri yüzümü bulduğu anda irileşirken az önce bana sarılan elleri yüzüme uzanmış, iki yanağımı da avuçlarının arasına alırken şokla kalmıştı. Yüzümün hâlini bilmiyordum, bilmek de istemiyordum. Yine de Changbin Hyung bir şey demek ister gibi ağzını her açıp kapadığında kendimi kötü hissetmeme engel olamamıştım.

Etrafta bizi izleyen gözleri fark ettiğimdeyse artık şaşkınlıktan çok öfke dolu bir ifadeyle yüzümdeki izlere bakan Changbin'e yönelik mırıldandım.

"Başka bir yerde konuşabilir miyiz?"

•••

"O Chan piçi var ya, gittiği yerden dönmese iyi eder. Döndüğünde benim elimde kalacak çünkü."

Changbin kaşımdaki yaraya avcundaki buzu bastırırken öfkeyle soluduğunda derin bir iç çekerek bakışlarımı kaçırdım.

Chan bana hiçbir şey söylemeden hayatımdan çıkalı dört ay oluyordu. Hamileliğimin de dördüncü ayı oluyordu aynı zamanda ve karnım giderek belirlinleşmeye başlamıştı. Ailem tek çocuk olduğum ve omega olduğum için hakkımda oldukça katı davranan insanlardı. Alfalarla arkadaşlık etmeme bile çok ters gözle bakıyorlardı, Chan'la neredeyse bir yıllık olan ilişkimiyse tam olarak bu yüzden onlara asla açmamıştım. Evlenmeyi düşüneceğimiz ana kadar da söylemeyi düşünmüyordum çünkü o zaman karşı çıksalar da Chan'la beraber bir hayat kurabileceğimize inanıyordum. Onun bensiz bir hayat kurmasıysa, aklımdan bile geçmemişti.

tell your baby | chanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin