İnsan bedeninin duygulara göre farklı fiziksel tepkiler verdiğini öğreneli birkaç yıl oluyordu, daha doğrusu hep farkında olsam da hamileliğim başladığından beri fazlasıyla gözüme batıyordu bu durum.
Chan'ın beni terk ettiğini anladığımda sağlığımın da beni terk etmesiyle yaşamıştım bu aydınlanmayı.
O dönem yemek yiyemiyor, yesem bile midemde en fazla birkaç dakika barındırıyordum. Tüm bunlar yetmezmiş gibi stresten çektiğim baş ağrıları da tuzu biberi oluyordu durumumun. Hamile kaldığımı fark ettiğimdeyse kendi canımdan önce ilgilenmem gereken bir canım olduğunu anlamış ve ona göre şekillendirmiştim tüm düzenimi. Psikolojim pek ilerleme kaydedememiş olsa da sağlığım hamilelikle beraber düzelmişti. O zamandan beri aklıma ruh halimin fiziksel sağlığımı etkilediği pek gelmemişti.
Şimdiyse hiçbir şey yemememe rağmen içindeki tüm asidi dışarı boşaltmak ister gibi bulanan midem, bunları yalnızca stresli olduğum için yapıyordu.
Gözlerim arabanın devamlı açılıp kapanan sileceklerinde gezinirken sessizce iç çektim ve bakışlarımı yan tarafımdaki cama çevirdim. Çok korkuyordum ve kendimi gergin hissetmekten alıkoyamıyordum. Bir yandan da kendime öfkelenmekle meşguldüm çünkü içten içe Chan gittikten sonra bulduğum en kolay yolu seçtiğimi biliyordum. Jihoon'la evlenmek yerine hamileliğimin son ayına kadar çalışabilirdim, ucuz ve büyük olasılıkla dökülen bir apartman dairesinde yaşayabilirdim ama onun bana sunduğu hayat kolayıma gelmişti ve şimdi ona tamamen muhtaçtım. Tek başıma olsaydım yaşayacağım hayatın zorluğu umrumda bile olmazdı ancak Lily'nin varlığı her şeyi değiştiriyordu.
"Bu kadar gergin olma."
Jihoon oldukça neşeli bir sesle mırıldanarak dizimi hafifçe tuttuğunda, ön koltukta kısıtlı bir alan olmasına aldırış etmeden bacaklarımı ondan uzağa çektim. Mesajı anlamış gibi bozulan yüzüyle tekrardan önüne döndüğündeyse bozuntuya vermeden söylendim.
"Önüne bak, kaza yapacağız."
Başını hafifçe sallayarak daha fazla uzatmamayı seçti, sağanak bir şekilde yağan yağmur yüzünden benimle uğraşacak vakit bulamamıştı belki de.
Yolun geri kalanı sessizce geçerken anlaştığımız restorana vardığımızda saat dokuza geliyordu. Saati bilerek Chan ve Changbin'e erken söylemiştim çünkü bir aksilik çıkmasından ve Changbin Hyung'un geç kalmasından endişelenmiştim. O geç kalırsa ve bir olay çıkarsa ne yapacağımı bilmiyordum çünkü.
Jihoon arabayı park etmesinin ardından bana bakıp hafifçe gülümsedi ve oldukça keyif alıyormuş gibi sordu. "O heriften kurtulmaya hazır mısın bakalım?"
Midem mümkünmüş gibi daha çok bulanırken sessizce başımı sallamakla yetindim. Oysa çok oyalanmadan arabadan inmiş ve benim de inmemi beklemişti. Dikiz aynasında göz göze geldiğim yansımamsa benim inmemi geciktiren şeydi, göz altlarım ağlamaktan hafifçe şişmişti ve oldukça mutsuz görünüyordum. Ağlamıştım çünkü hayatımın bu şekilde geçeceğini fark etmek ufak çaplı bir kriz geçirmeme sebep olmuştu. Jihoon bana karşı Lily'yi koz olarak istediği şekilde kullanabilirdi ve ben sesimi bile çıkartamazdım, bunun farkındalığı beni mahvetmişti.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de Chan mevzusu vardı. Beni terk eden o olsa bile ben onun önünde biriyle yakınlaşmayı kaldıramazdım. Jihoon'un planladığının bu olduğunu ve mekana girip içeri adımlarken her adımda buna daha çok yaklaştığımızı bilsem de kaldıramayacağımdan korkuyordum. Ben duygusal olarak sadece ona ait hissetmiştim, benim hislerimden de öte omegam yalnızca onun alfasına ait hissetmişti. Şimdi önünde biriyle yakınlaşma düşüncesi yalnızca midemi bulandırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tell your baby | chanmin
FanfictionChan bıraktığı eski sevgilisine mesaj atar ancak artık hiçbir şey bıraktığı gibi değildir. ✓omegaverse, mpreg ✓text + düzyazı ✓jeongbin,minsung