1.0

1.8K 299 304
                                    

Ellerimi bedenime dolayarak ısınmaya çalışırken yaptığım şeyin aptallığı, soğuk havadan bile daha çok çarpıyordu yüzüme.

Chan'la buluşmamın ne kadar mantıksız olduğunu biliyordum, evli olduğum adamın arkasından iş çevirmenin daha da mantıksız olduğunu biliyordum ama işte buradaydım. Chan'a buluşmak için attığım konumda, Changbin'in evinin biraz ilerisindeki ıssız bir parkta, Chan'ı bekliyordum ve tabii ki aptallıklarıma buluşma saatinden erken gelmeyi de eklemiştim. Saat henüz sekizi çeyrek geçiyordu, buluşma saatimize daha on beş dakika vardı.

Havalar giderek serinlediği için olsa gerek, üzerimdeki ince tişörtle oldukça üşüyordum. Evden çıkarken bunu hesaba katıp bir ceket almalıydım belki de ancak aklım çok daha başka şeylerle doluydu. Lily'yi ara sıra bize gelen beta bakıcıya teslim etmiş, daha sonrasında da apar topar evden çıkmıştım. Jihoon beni almaya saat on gibi gelecek de olsa işi garantiye almak adına Changbin'in evinin yakınlarında buluşmaya karar vermiştim onunla. Bunun sebebi Jihoon'un beni almaya gelmeden önce muhakkak bana yazacağını bilmemden kaynaklıydı ve eğer Changbin'in evinden uzakta bir yerde olursam yetişemezdim. Şimdiyse içinde bulunduğum parktan Changbin'in oturduğu apartmanı görebiliyordum bile, yürüyerek iki dakikalık uzaklıktaydı.

Arkadaşıma dün üstünkörü anlatmıştım durumu, bu yüzden beni beklediğini de biliyordum. Kötü hissedersem onu aramamı söylemişti, bense ona sadece geçen seferki gibi olmayacağını söyleyebilmiştim. Doğruyu söylüyordum, ilk karşılaşmamız gibi olması imkansızdı. Onu bir kere bile olsa görmüş olmak, beni yerle bir etmişti. Önce neden gittiğiyle alakalı hesap sormak istemiştim, sonraysa neden şimdi döndüğüyle alakalı ancak hiçbirini yapamamıştım. Karşısında tek yapabildiğim bir zavallı gibi ağlamak olmuştu.

Saatin sekizi yirmi geçtiğini gördüğümde ayakta mekik dokumayı bırakmaya karar verdim ve sokak lambasının altındaki banka otururken dirseklerimi dizlerime yaslayarak yanaklarımı avuçlarımın arasına aldım. Burada ne bok yediğimi sorguluyordum, daha doğrusu eğer diretirsem Chan'ı ikna edip bilekliği yüz yüze görüşmeden de alabileceğimi bilmeme rağmen burada ne bok yediğimi sorguluyordum.

Onu bir daha görmeye hazır değildim ben, bu fikri kabul etmem tamamen aptallıktı.

Başımı iki yana sallarken fikrimin saçmalığı bir daha yüzüme çarptığı için derin bir nefes aldım. Buraya kadar gelip de fark etmem saçmaydı biliyordum ama bir saniye daha burada durmamam gerekiyor gibi hissetmiştim. Bu yüzden düşünmeden ayaklandığımda, beklediğim şey ayaklandığım gibi biriyle göğüs göğüse gelmem değildi.

Gözlerim şaşkınlıkla açılırken refleksle ellerimi göğsüne yasladığım alfa, kıstığı gözleriyle bana bakıyor ve yüzümü inceliyordu. Geri adım atacak yerim olmadığı için hiç düşünmeden onu ittirdiğimde, o hâlâ beni incelemekle meşgul olduğu için boşluğuna geldi ve hafifçe geriledi.

Daha şimdiden soluduğum kokusu, gözlerime yaşları doldurmak için savaş veriyordu ancak ben de direniyordum. Onu gördüğüm gibi gelen ağlama isteğine direnmek benim için çok zordu, iyi olduğu için şükredip ona sarılmak isteyen tarafıma direnmek kadar zordu.

"Gelmişsin, hatta erken gelmişsin."

Chan iki adım gerilediği yerden konuştuğunda gerginlikle kollarımı vücuduma dolarken bakışlarımı kaçırmak için uğraştım. Ancak birkaç saniye sonra bu girişimim başarısızlıkla sonuçlandı ve kendimi onu incelerken buldum. Söylediklerinde haklıydı, gerçekten biraz kilo vermiş görünüyordu. Uykusuzluk konusundaysa kesinlikle haklı olduğunu göz altları ortaya koyuyordu, o da çok kötü görünüyordu. Haklı olduğu tek konu belki de buydu, onun da kötü olması.

tell your baby | chanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin