not: hikaye hayali bir şehirde geçiyor, haberiniz olsun🥰
bölüm sonunda cinsel içerik yer alıyor. şimdiden uyarmak isterim, sahne başlarken de yazacağım ama bu hikayenin genel olarak yetişkin içerik içereceğini söylemek istiyorum...rahatsız olanlar atlayarak okuyabilirler, iyi okumalar dilerim...🌸alaz soysalan bu yazın çok güzel geçeceğini söyledikten sonra telefon görüşmesi yapacağını söyleyip yanımdan ayrılmış ve mekandan çıkmıştı.
ortada duran uzun zamanın ortasında tek başıma kokteylimi yudumlardan etrafımdaki insanları izlemeye başladım. bir çoğu tanıdığım insandı, zaten çoğumuzun evi bu civarda olduğu için neredeyse herkes birbirini tanırdı. yaşadığımız yer küçük bir tatil beldesini anımsatıyordu, sadece daha lüks ve renkliydi.
tırnaklarımla masada ritim tutarken cesur gömleğinin düğmelerini karnına kadar açmış bir halde yanıma geldi. "yine sahnenin tozunu attırdın. aylardır çıkmazdın sen sahneye? ne oldu birden?" biraz çakırkeyif olduğu belliydi. mavi gözleri dalgın bakıyordu.
"bir şey olmadı," çantamdaki telefonumun titrediğini gördüm ama bakmadım. "kafama esti."
"kafana esti?" sorgulayarak baktı. "bana birilerine bir şeyler kanıtlıyor gibi geldin de. emre ile bitirmişsin?"
"evet," kokteylimden bir yudum aldım. "fazla uzamıştı zaten."
"alaz soysalanla alakası yok yani?"
herkesin sürekli bunu ima etmesinden artık fenalık gelmişti. "ne soysalanmış arkadaş ya!" çantamı omzuma astım. "sıktı şu muhabbetiniz. rüya nerede?" kalabalık arasında rüya'yı aramaya başladım.
"en son denizle dışarıya çıkarken gördüm." dedi umursamazca. sağa sola sallanıp dans ediyordu. birkaç kızın onu kestiğini gördüm ama sanırım benden çekindikleri için masaya gelmiyorlardı.
"deniz mi?" rüya yine ne yapıyordu? bir dakika...dışarı çıktılar mı demişti o?
elimdeki bardağı masaya bıraktığımda beni rahatlıkla duyması için ona doğru eğildim. "ben bir bakayım," bir anda gözlerim arka köşede masaya doğru eğilmiş şeffaf cam üzerindeki beyaz tozu burnuna doğru çeken emre'ye takıldığında cesur'un kolundan tuttum. "ayrıca şu emre'ye de söyle kendine dikkat etsin. az kaldı." cesur emre'nin olduğu tarafa dönüp ne yaptığını görür görmez ona doğru hızla ilerledi.
mekanın çıkışına doğru ilerleyip dışarı çıktığımda sokağa doğru bakındım ama kimse yoktu. basamakları indim, arnavut kaldırımlarında topuklarımın tıkırtısıyla yürümeye başlamışken bir ses duydum ve oraya döndüm.
gördüğüm manzara tam tahmin ettiğim gibiydi ve beni şaşırtmamıştı. alaz deniz'i yakasından tutup duvara yaslamış ve şiddetli biçimde bir şeyler söylerken rüya onu kurtarmak için aralarına girmeye çalışıyordu.
"rüya!" minik adımlarla onlara doğru koştuğumda deniz beni gördü ve yardım istercesine ellerini bana doğru uzattı. "asi!"
yanlarına geldiğimde çantam dirseğime kadar düşmüştü. "ne yapıyorsunuz!"
"yarım kalan işimi tamamlıyorum." dedi alaz sadece. deniz'i yakasından tuttu, sırtını acıtacak şekilde bir kez daha duvara vurdu. "anladın mı beni!"
"anladım, tamam." dedi deniz nefes nefese. yakasındaki ellerden kurtulmaya çalışıyordu.
"alaz tamam işte," rüya deniz'in kolundan tuttu ve yolun ucuna doğru çekti. "özür diledi senden. bıraksana çocuğun yakasını!"
alaz onu bir kez daha duvara vurdu ve yakasını bıraktı. deniz yere doğru son anda kayıp düşecekti ki rüya kolundan tuttuğu için dengesini sağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yaz sonu müzikali
Roman pour Adolescentsherkesin parmakla gösterdiği, yüzüne sürdüğü pahalı makyaj malzemelerinin altındaki kişiyi herkesten bir sır gibi saklayan asi cevher'in ve şımarık alaz soysalan'ın hikayesini kimse merak etmiyor mu?