iyi okumalar ❤️🩹
alaz beni sanki baş başaymışız gibi öpmeye devam ederken, bulunduğum ortamı bir anlığına unutur gibi oldum ve dudaklarım aralandı.
"noluyor lan? edward cullen ve seksi ölü gelin pornosu mu bu?" bu tepkinin kimden geldiğini bilmiyordum ama sanırım ömer'di. içinde bulunduğum gerçeklikle bir anda gözlerim aralandı ve alaz'ı üzerimden ittim.
ıslak dudaklarıyla bana baktığı sırada arkamı döndüm, ne yapacağımı bilemeyen bir haldeyken toprağı izledim.
"şaka mı?" beril kahkaha attı. "bunu gerçekten beklemiyordum."
"kör olsaydım da azgınlıktan kudurmuş alaz'ı görmeseydim, allahım!" bu sitem çağla'dan gelmişti.
"nasıl?" dediğini duydum max'in. "en başından beri...siz?"
bunu isteyen ben değildim, alaz'dı ama yine de şu noktada ezik birisi gibi davranmayacaktım. bu yüzden dik durdum ve bizi hayretler içerisinde izleyen yüzlere yöneldim.
emre yaslandığı ağaçtan doğruldu ve birkaç adımda alaz'ın karşısına dikildi. "başından beri anlamıştım lan, seni bu evin kapısında ilk gördüğüm andan beri biliyordum."
alaz yüzündeki o alaycı ifadeyi silmedi. aksine emre'ye daha sinir bozucu bir şekilde bakmaya başladı. "aferin sana o zaman, göründüğünden daha az salakmışsın."
emre ona saldırmak için öne atılsa da aradaki kişilerden dolayı ona ulaşamadı ve çabası boşa düştü. alaz, sanki dünyanın en gamsız insanıymışçasına yüzünde bir sırıtma vardı, resmen şu anki kaostan keyif alıyordu. "izin verirsen partimize devam edeceğiz."
"el birliğiyle ayakta uyuttular bizi," emre olduğu yerde yürümeye başladı. "başından beri sevgililer işte." bizi sanki karşısında çocuk varmış gibi şikayet ediyordu.
"sevgili değiliz," alazla göz göze geldim ama yüzündeki ifadeyi bozmadı. "yani aramızda bir şeyler var ve..."
"bana da mı söylemedin?" dedi rüya sitemle. herkes kadar o da şaşkındı. "senin en yakın arkadaşınım!"
"hepiniz salak mısınız yoksa salağa mı yatıyorsunuz?" onur'un kalabalık arasından sesini duyduğumda ihtiyaçla ona baktım. beni bu durumlarda yalnız bırakmayacak tek kişiydi. "birkaç gündür buradayım ama anlamamak için kör olmak lazım."
"bence burada bilmesi gereken en önemli kişi bendim." dedi max. haklıydı, ona karşı yaptığım şey kötüydü. "açıklama bekliyorum senden."
pardon?
"abartma max," jane onun karnından tutup biraz uzaklaştırmaya çalıştı. "nikah masasında terk edilmiş gibi davranma. böyle şeyler olabilir, yediğin ilk boynuz değildir herhalde."
"ne diyorsun ya sen?" öne doğru atılıp jane'in tam karşısına geçtim. "konuşmalarına dikkat et."
"yalan mı? iki gündür çocukla sarmaş dolaşsın, bir anda ne olduysa alazla ormanın derinliklerine gidiyorsun..." parmağıyla ormanı gösterdi. "dakikalarca gelmiyorsunuz, sonra geldiğinizde bir de öpüşüp bunu ilan ediyorsunuz. salak mı var karşında sizin?"
sana ne oluyor?
"jane." alaz'ın ses tonu uyarı doluydu. "cümlelerinin nereye gittiğini hesap ederek konuş."
"gerçi neye şaşırıyorsak birisi kendini kraliçe falan sanıp her şeyi elde edeceğini sanıyor," beni boydan boya süzdü. sonra alaz'a hayal kırıklığıyla baktı. "diğeri arkadaşlarının önüne yattığı kızı koyuyor. tencere kapak olmuş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yaz sonu müzikali
Roman pour Adolescentsherkesin parmakla gösterdiği, yüzüne sürdüğü pahalı makyaj malzemelerinin altındaki kişiyi herkesten bir sır gibi saklayan asi cevher'in ve şımarık alaz soysalan'ın hikayesini kimse merak etmiyor mu?