Jaehyun
Kuşların şakımasıyla ve yumuşacık, ılık ılık esen bir meltemle uyandım. İlk önce nerede olduğumu hatırlayamamıştım. Yan dönerek gözlerimi açmaya ve pelte gibi olmuş beynimi çalışmaya zorlarken parlak güneş ışığı açık cam kapılardan içeri doluyordu. Meltemin havalandırdığı dantelli beyaz perdeler tatlı tatlı dalgalanıyordu. Bir kez gözümü kırptım, sonra ikinci kez. Kahretsin.
İrkilerek yorganı tutarken hızla atan kalbime bastırmıştım. Dün gece aklıma bir bıçak gibi iniyordu. Evden kaçmam, diğer Arumlar, sonra Johnny'nin beni bir kez daha kurtarması... ve öpmesi. Beni öpmüştü ve ben de onu durdurmamıştım. Dudaklarımda onun dudaklarını hissettiğimde devam etmesini istemiştim. Onu durdurmak, aklımdan geçebilecek son şeydi ve öpücüğünü derinleştirdiğinde içimde çok büyük bir acı kendini göstermişti.
Bacaklarımın arasına girmesini ve aramızda geçen sürtünmeyi hatırlayınca yanaklarıma alev bastı. Bu yaptığımızda o kadar çok yanlışlık vardı ki o aptal listeyi sıralamaya zamanım yetmezdi. Ama hepsi bundan ibaret değildi. Eminim ki yine benden beslenmişti. Dün... bir saniye. Bu olay dün gece mi olmuştu?
Yoksa geçen defa olduğu gibi günlerdir baygın mıydım?
Bir kez daha gözlerim odayı taradı ve bakışlarım şifonyerin yanına takıldı. Birkaç alışveriş poşeti gözüme çarpmıştı. Kaşlarımı çatarken daha önce burada olmadıklarından emindim.
"Yataktan kalkıp buraya gelecek misin?" Johnny'nin tok sesi düşüncelerimi böldü ve beni şaşırttı. "Kahve soğuyor. Yemekler de."
Kalbim bu kadar nabız artışını kaldıramıyordu. Johnny balkondaydı. Bunun anlamı ben uyurken bu odadan geçmek zorunda kalmasıydı. Tamam, teknik olarak burası ne benim yatak odamdı, ne de benim balkonum ama ben uyurken Johnny içerdeydi. Ya iğrenç bir şey yaptıysam diye düşünmeden edemiyordum.
"Uyanık olduğunu biliyorum." Sesinde kuru bir alaycılık vardı. "Nefes alışverişlerinin değişmesini duyabiliyorum." Tanrım, bu da uzaylı süper hislerinden biri miydi?
Onu sallamasam mı diye düşündüm ama bu aptalcaydı. Yorganı üzerimden atıp çabucak banyoya gittim ve insana benzeyene kadar da oradan çıkmadım.
Ona katılmaya tereddüt ederek açık balkon kapısının eşiğinde dikildiğimde ise şu rahat televizyon koltuklarına benzer bir koltukta oturuyordu. Altında kumaş pantolon ve üzerinde gömlek vardı ama düğmeleri iliklenmemişti. Belki de adama artık bıkkınlık gelmişti. Ayrıca gözünde de koyu camlı bir güneş gözlüğü vardı ve böyle bir şeyin mümkün olabileceğini hiç sanmazdım ama gözlük onu daha da erkeksi gösteriyordu. Elinde büyük, kocaman bir kahve kupası vardı ve onu orada görmek bana gayet olağan gelmişti.
Gözlüğün üzerindeki kaşlarından biri havaya kalktı. "Burada bir sürü sandalye var. İstediğini seç ya da ayakta dikil."
Bacaklarımı ileri gitmeye zorlarken yanaklarım kızarmıştı. Hızlıca etrafından dolanarak küçük masanın diğer tarafındaki sandalyeye oturdum ve yumuşacık mindere gömüldüm. Saçımı taramaya zaman ayırmam gerekirdi. Ne diye saçlarım için endişeleniyordum ki? Galiba Johnny beyin hücrelerimi kızartmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asenis-σκιά - johnjae
FanfictionGölgeler bazen güneşli günlerin kurtarıcısı olur. Bazen de bir ruha mal olur.