Sonbahar sabahı, okulun geniş koridorlarında yankılanan ayak sesleri arasında The Chosen One, her zamanki umursamaz tavrıyla etrafa bakınıyordu. Esmer teni ve siyah, dağınık saçları göz alıcıydı, kırmızı gözleri her daim özgürlüğün peşinde olduğunun bir göstergesiydi. Arkasında arkadaşları Smith, Ballista, Primal, Hazard, Taro ve Nova vardı. Her biriyle gülerek şakalaşıyor, etrafa neşe saçıyordu. Ancak içinden bir ses onu bir türlü rahat bırakmıyordu. Yine The Dark Lord'u sinir etmek istiyordu.
O sırada koridorun uzak köşesinde, sırtına kadar uzanan kırmızı saçlarıyla The Dark Lord dikkat çekmemeye çalışarak yürüyordu. Üzerinde her zamanki gibi sade ama asil bir üniforma vardı. Siyah gözleri, duygularını saklayan bir perde gibi donuktu. Yüzünün sol tarafında duran minik güzellik işareti, okulun en popüler öğrencisi olmasına rağmen onu mesafeli ve yalnız kılıyordu. Gözlüğünü hafifçe düzeltti ve kimseyle göz göze gelmemek için başını eğdi. Herkesin dikkatini çekmesine rağmen, içindeki derin yaralardan kimse haberdar değildi.
The Chosen One, uzaktan onu fark edince arkadaşlarına döndü. "Bakın şu huysuz Dark Lord yine kendi başına. Bugün biraz eğlenelim mi?" dedi gözlerinde parlayan yaramazlık ışığıyla.
Smith gülerek omzunu silkti. "Bu kadar huysuz birine nasıl tahammül ediyorsun, dostum?"
The Chosen One, içten içe Dark Lord'un gizemini çözmeyi kafasına koymuştu. Onun bu sert kabuğunun altında sakladığı bir şeyler olmalıydı ve bunu öğrenmeden rahat edemeyecekti. Ayrıca, onun sinirlenmiş halini izlemek The Chosen One için fazlasıyla eğlenceliydi.
Biraz hızlı adımlarla The Dark Lord’un yanına yaklaştı ve aniden durdu. “Hey, Dark Lord! Nereye böyle?” diye seslendi hafifçe alaycı bir tonla.
The Dark Lord, onu duyunca aniden durdu. Gözlüğünü hafifçe aşağı indirip The Chosen One’a bakmadan, soğuk bir sesle cevap verdi. “Ne istiyorsun, The Chosen One? Yine saçma oyunlarınla mı meşgulsün?”
The Chosen One, gülümsemesini gizlemeden biraz daha yaklaştı. "Bu kadar sert olma, sadece biraz eğlenmek istiyorum. Neden sürekli bu kadar ciddi olmak zorundasın?"
The Dark Lord, The Chosen One’a bakmadan ileriye yürümeye devam etti. “Sana benimle eğlenme demiştim. Eğer gerçekten sıkılmıyorsan, git başkasını bul.”
The Chosen One, The Dark Lord’un bu tavrına bayılıyordu. Her ne kadar mesafeli ve huysuz olsa da, onun içinde sakladığı derin bir acının farkına varmıştı. Ve bir şekilde, o kabuğu kırmak istiyordu. “Bir gün seninle gerçekten konuşacağız, Dark Lord. O zaman benden kaçamayacaksın.”
Dark Lord, gözlüklerinin ardındaki derin hüznü saklamaya çalışarak hızla uzaklaştı. Yıllardır kimseye güvenememişti. İçindeki duvarları aşmanın imkansız olduğunu düşünüyordu. Ancak The Chosen One’ın inatçı tavrı, bir gün o duvarları yıkabilecek mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
On Yedi - ChoDark Highschool AU (DEMO)
Fanfiction(HİKAYENİN DENEME AŞAMASI) Lise son sınıfta geçen bu hikâyede, The Chosen One ve The Dark Lord, ikisi de farklı dünyaların çocukları olsalar da, aralarındaki çekim onları karşı konulmaz bir şekilde birbirlerine sürükler.