BÖLÜM 2

20 6 2
                                    

Odamda oturmuş korkuyordum çünki sırada neyin olacağını çok iyi biliyodum. Her düşündüğümde kalp atışlarım hızlanıyor, vücudum titriyor, nefes almam zorlaşıyordu, vücudumda qarip bir soukluk geziniyordu. Ardından demir kapının sesini duydum, artık gözlerim yaşarmaya başlamışdı, her gece korkutulmak ve vahşice dövülmek..., vücudumdaki yaralar sızlamaya bile başlamışdı. Kapı açıldı kapının ardındakı garner doğruca bana bakıyordu, ona gözlerimi ola bildiğince açmış titreyerek ve terleyerek bakıyodum çünki her zaman böyle olurdu ilk başda sakince yaklaşıp ardından yumruk, sonra kemeriyle vücudumdan kan gelene kadar döverdiler, sonrada hiç birşey olmamış gibi yaralarıma pansuman yapıp giderdi.

Ellerini havaya kaldırdı 'zarar vermek için burda değilim' dedi. Bu beni daha da korkuttu umut verip daha sonra yeniden kandırıcak. Her zaman öyle yaptı. 'hayır' dedim, kafamı olumsuz anlamda sallarken, 'sende onlardansın neden bana iyi davranasın ki' dedim titrek sesimle. Dışarını kontrol edip kapıyı kitledi. Kalp atışlarım tavan yapmışdı, onun yapdığı şeylerin aynısını yapıyordu. İstemsizce geri geri gitmeye başlaldım ama oda bir yere kadardı sırtım duvarla bütünleşicekti. Bana döndüğünde gözü gözlerimi buldu. 'biliyorum duyuyorum, her gece, yardıım istiyosun, onlarda istiyor' benimle arasındaki mesafeni koruyarak devam etti 'bilmediğin çok şey var.' dedi yere bakarak. Kafamı sallayarak 'neden yapıyosun seni böyle konuşduğunu duyarlarsa ikimizide alırlar' dedim korkak ses tonuyla, bir yanım irellemek istemiyor yıllardır burda yaşıyorum yada boğuluyorum yada doğduğumdan bu yana burdaydım aklımda bu konuda bir şey bile yok, sesi düşüncelerimi böldü, 'geçmişini hatırlıyormusun? Ya ismini? Bir ailenin olduğunu hiçmi düşünmedin?. Gözlerimi bir noktaya sabitlenmişdi, korkarak ve hayel kırıklığıyla 'hayır' dedim devam ettim 'düşünemeyiz, sorgulayamayız anladınmı biz bunun için yaratıldık ve buyuz' dedim gözlerimden yaşlar akmaya başladı. 'sadece bana inanmanı istiyorum sana ihtiyacım var' dedi acınası ve mahkum ses tonuyla, bir an yalan yada beni kandırıyor diye yüzüne baktım. Gözleri dolmuşdu gerçekden de çaresiz hiss ediyodu. Çünki burda çok çocuk öyle görünüyordu. 'ne için burdasın? Neden ben?' dedim. Burda bu seviyeye gelmek için yıllarımı harcladım, istediğim tek.....' etraf kırmızı alarmlarla ve yukses seslerle doldu, garner bana baktı 'al şunu ve sadece sakla sadece ihtiyacın olduğunda' dedi kapıyı açdı ve tekrar beni odaya kitledi, neler oluyor? Kapıya vurmaya başladım yardım istedim ama alarm sesi çok yüksekti. Kalbimin sıkışdığını hiss ettim nefes almak istedim, yer titremeye başladı, bir umut garnerin bana verdiği sarılı bezi açdım, bir bıçak vardı ve bir kağıt. Kağıta bakmaya vakit bulmadan dışardan birilerinin sesi geimeye başladı ve gittikce yaklaşıyordu. Bıçağı, kağıtla birllıkte tekrar beze sardım ve giysimin altina sakladım. Hızlıca yatağıma oturdum yorganla vücudumu kapladım ve ellerimle kulaklarımı kapattım. Dışarda hiç anlayamadığım bir gürültü ve uğultu vardı, ardından silah sesleri. Nefesim daraldı, gözlerim karalmaya başladı, çok fazla ses vardı savaşmak istemiyordum, yaşamak istemiyordum, sesler arttı sanki bir canavar sesiydi, ardından fasileli olarak silah sesleri. Daha sonra bir fısıltı ama bu çok yakındı hemen kafamın üstündeydi, kafamı yorgandan çıkardım odaya gaz salınıyodu, hızla yataktan atladım ayakta bile duramıyordum, sürünerek kapıya vurmaya başladım, gaz odanın tamamına yayılınca istemsizce soluyodum, kafam dönmeye başladı, gözlerim kapanmaya, zihnimm kendini kapatmaya başladı ve sonra zifiri karanlıık.........

                                                                                    ***

Derin bir nefes verişiyle gözlerimi açtım, etrafıma bakınmaya çalışdım ama her yer bulanık görünüyordu ve kafam da dayanılması güç bir ağrı vardı, bir elimle kafamı kavradım her hareketimde daha da acıyodu elimle yerden destek alarak kalkmayı denedim, tam kalkdım ki gözlerim kararmaya başladı ve baş dönmesiyle yeniden yere düştüm. Derin nefes aldım, odaklandım ve ayağa kalkmayı başardım. Kafamı sağa çevirdiğimde o üzerinde dövülerken sıçrayan kurumuş kan izleri olan demir kapıyı gördüğüm de son olaylar saniyeler içinde tekrardan kafam da canlandı garip canavar sesleri, cığlıklar, silah sesleri, kırmızı alarımın çıkardığı o alarm sesi ki hala da devam ediyordu, tek farkı diğer seslerin olmamasıydı.

Bir elim kafam da kapıya yaklaşdım. Kapalı olduğunu biliyodum ama bu betondan divarlar arasında tek çıkış yolum o kapıydı ne bir pencere vardı nede bir havalandırma. Kapıyı çekişdirmeye başladım, daha sonra ittiğimde kapı qıcırtıyla açıldı. Açıkcası kapının bir anda açılmasını beklememiştim, sadece şansımı denemek istedim. Kapının açılması beni aynı anda hem korkuttu hemde sevindirdi.

Yavaş adımlarla odadan çıktığım da kapının dışardan birileri tarafından kırıldığını fark ettim. Umursamadim sadece çok az ışıklandırılmış uzun ve ıslak betondan oluşan koridorlar da yürümeye başladım. Aklıma ilk kantin'e gitmek geldi sorgulamadım sadece o tarafa doğru yürümeye başladım. İlk kez bu koridorlarda yanlıız dolaşıyordum, ölsem bile aklıma gelmeyecek bir şeydi bu. Kırmızı işiklarla bile hala öten tehlike alarımı kafamın ağrısını daha da şiddetlendiriyodu.

Bir elimle kafamın agrısını bastırmak umutuyla kafamı sıkarken sonunda kantin kapısının önüne gelmiştim sadece yiyicek bir şey istiyordum. Kapıyı ittim kapı cırıltıyla açılırken görüş alanım genişlenmeye başladı. Kafamı kaldırdığımda istemsizce geri adım attım gözlerim dolarken bir elimlede ağzımı tuttum, horku daha hızlı nefes almamı sağlıyodu ve kalp atış ritmim yine dehşet edici boyuta çıktı, sanki göğüsümü yaracaktı. Kafamı ellerimin arasına aldım, korkudan dizlerimi yere koyarak avazım çıktığı kadar bağırırdım, artık boğazımın yırtıldığını hiss ediyordum, sesim tıtremeye başladı ama duramazdım, yapamazdım sessız kalamazdım. Kafamı kantin kapısına doğru kaldırdım, tekrar aynı acı barmaklarımla suratımı sıkarak bağırışlarıma yardım çığlıklarımı atmaya devam ettim, tek yapa bildiğim buydu çünkü. Bağıracak sesim kalmadığında istemsizce oksurerek kan tükürmeye başladım. Her öksürdüğümde ciğerimi söküyorlarmış gibi acıtıyordu. Gücüm kalmamışdı yere uzandım. Gözlerimi koridorun sonuna diktiğimde karanlık hareket eden sülyetler görmeye başladım. Git gide yaklaşıyordu yada yaklaşıyorlardı etraf yine bulanıklaşmışdı.

'o burda sanırım koşun' dedi aralarından biri. Ne ? yardım içinmi burdalardı yada öldürmek içinmi?  Adım sesleri gittikce yaklaşınca, yanıma varınca anladım. Bunlar garnerler değil çocuklardı o benimde olduğum on beş çocuk. Aralarından biri beni duvara yaslayarak endişeli ses tonuyla 'iyimisin? Ne gördün?, ağzın kanıyor senin' şeklinde bir sürü sorul yağdırmaya devam etti. Sadece elimi kaldırdım kantini göstermek amacıyla işaret parmağımı o tarafa doğru uzattğımda hepsi o tarfa doğru döndü. korkudan çoğu geri çekildi aralarından biri kustu.

'a-ama bu....' Daha sonra birşey derken diğeri sözün keserek devam ettirdi. 

'bunlar cesetler..... çocukların cesetleri.. hepsini öldürmüşler' dedi sakin ve korkak bir şekide. Tabii korkmayda haklıydı her taraf kan gölü olmuştu, ve parçalanmış cesetler içi dışına çıkmış masadan akan organlarla doluydu oda.

Hemen ardından kapıyı sertce kapattı sesi dikkatimi çekmişdi bu bahcedeyken şaşıran o çocuktu ve devam etti 'burda ne olduysa gitmemiz gerek aynısını bize de yapa bilirler.' dedi.

Beni duvara yaslayan kişi yere odaklanmış halde devam etti ' bu ölüm değil, bu bir katliam.' Herkes onun gözünün içine bakarken o sadece yere bakıyordu 'korkunç ve planlı bir katlıam'

İlk kez bu an konuşmuşduk kos koca yıllar boyunca tek kelime bile etmeyen bir birini tanımayan on beş kişi ilk kez birlikde düşünüyordu.

Ağzımı açıp konuşmak istedim sesim tam anlamıyla batmışdı yine de denemek istedim ama beni tutan kişi konuşmamam gerekdiğini söyledi kafamı olumlu anlamda salladım. Fakat problemler ve acı bizi burakmıyordu aramızdan biri bir anda bağırarak kafasını kollarınn arasına alarak dizleri üzerine çöktü. O an saymayı denedim ve biz kesinlikle on beş kişi değildik.

Ballarım nasılsınız. iyisinizdir umarım, yorum bırakmayı unutmayın çünki ben yorumları okumayı çok seviyorum. ve oylarsanızda sevinirim)))

Unutulmuş anılar(Şiddetin Oyunu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin