Bir kapı vurulması yüzünden sersemleyerek uyandım, yine aynı şeyler. Yemek saati ardından dershaneye inicektim. Artık bininci hatta on bininci defa tekrarın yapıyordum bunun. Sorgulayamıyordum çünki bir neden bulamıyordum.
Kendi odamda sadece iki kapı vardı. Biri koridora diğeri ise tuvalet kapısı, galiba her kes de böyleydi, yada sadece bende , neyse bi önemi yok. Kapı yine sertce çalındı. Düşüncelerden sıyrılıp 'on dakikaya geliyorum' şeklinde seslendim. Bir cevab gelmedi asla gelmezdi zaten. Tuvalete geçdim, ihtiyaçlarımı giderdim ve yüzümü yıkayıp lavabonun üzerindeki aynaya baktım. Kendime nasılsın dedim, ama bir cevap alamadım daha sonra neden burdayım dedim kendi kendime ama yine bir cevap bulamadım, bu yer cevapsızlıklarla dolu bir yerdi. Tuvaleten çıktım ve kitli olan demir kapını açdım. Benden sekiz yada dokuz sm uzun biri beni bekliyodu. Beni görünce gülümsedi, gözlerim korkuyla açıla bilecekleri kadar açıldılar geriye bir adım attım konuşmaya başladı 'lütfen korkma sadece karışıklık çıktı'. Arkasını döndü aramıza mesafe koyup hemen arkasından yeni garneri izlemeye başladım. Garner burada ne olduğunu bile bilmediğim bir yerde birnebi bakıcı gibi bir şey. Hayatımın yada hayatlarımızın büyük çoğunluğu onların planları şeklinde irelliyor.
İtiraz hakkımız yok, hendi haklarımızı savunmak yasak, sorgulamamız yasak, soru sormamız yasak, Herşey yasak. Bizim için herşeyin iyisin yalnız onlar bile bilir... yalnız onlar.
'ne düşünüyorsun' dedi yeni garner, cevap vermekte teredüt ettim çünki bu ilk kez oluyodu ama yine de souk bir şekilde 'hiç' dedim. Kafamı kaldırdım evet yine uzun koridorları gördüm sanki bir labrinti andırıyodu bir sürü kapısı olan labirint, burada yeni olan biri kesinlikle kaybola bilirdi. aniden gelen dürtüyle 'neden geldin burdakiler yeni kişilere asla güvenmez' dedim niye söylediğimi bende bilmiyorum ama söyledim artık, sevecen ve qarip bir şekilde de kalın olan bir ses tonu 'HaHa uzun zamandır burdayım ben.' dedi. Bu bir az qarip, boşversene dedim içimden ve derin bir nefes aldım. 'noldu yoruldunmu sekiz?' dedi. Cevap vermedim çok fazla konuşma hakkımız yoktu bizi konuştursalar bile. sonun da kantine ulaşdık, ama nedense beni çocuklardan ayrı bir kapine götürüyorlar her buraya geldiğimde bunu düşünürüm ama yine de sorgulamamız yasaktı kendi içimizde bile.
Bulunduğum ortamda yalnız değildim benim gibi daha 15 çocuk daha var ama nedense diğer çocuklardar gibi konuşmamıza izin yokdu garnerler bile çok ciddi bir şekilde yemeklerimizi verip 1 saat boyunca yemek yemek için zaman verirdiler hepsinin ellerinde geri sayan bir saat vardı bir saat dolduğunda alarm çalar ve yemek yemeyi bırakırız. Dediğim gibi itiraz hakkımız yok, yoksa ne oluruz biz bile bilmiyoruz, itiraz eden çocukları götürdüler ve asla geri getirmediler istisnasız hiç birini bile. Korku herkesin gözünü kapatmışdı, konuşamazdık, sadece kantinde diğer cocuklar birlikte ola bilirde oda çok katı kurallarla.
Yemeğimi yarım bıraktım zaten on dakika sonra hepimizi yani on beş kişini dershaneye aparacaklardı. Erkenden gitmeyi tercih ettim. Garnerim yemek tabağımı aldığı yere koyup beni dershaneye götürdü artık yolları ezbere biliyodum. Kapıyı açıp içeri geçdiğimde arkada bir ses 'iyi dersler' dedi. Neden bukadar garip? yada benmi garipim, neler oluyor? içimdeki korku her saniye giderek artmaya başlamışdı acaba sorun bendemi? Yani beni her gece döven birinin gitmesi ve onun yerine daha iyi kalpli birinin gelmesi benimmi suçumdu? Her gece dövüldüğüm o geceler, haykırarak yardım çığlıkları attığım o geceler, yüzümün kendi kanıma bulandığı o gecelerden kurtulmak için yalvaran ben ama şimdi iyi niyyetli bir garner tarafından bakıcılık ediliyordum ama yine de korkuyordum. Hoca sınıfa girdi ve düşüncelerimden arındım şimdi aralıksız altı saat boyunca ders yapıcağız. Hoca başladı 'evet çocuklar konumuz fizik'.
Evet ders bitti, ve her defasında dersden sonra dışarı yani bu yerin bahcesine çıkmaya izin veriliyodu evet tahmin ettiğiniz gibi oda zamanlı. Bir az koridorlala birlikte gittikden sonra merdivenlerle yukarı çıkmaya başladık, dört yada beş kat çıktıkdan sonra bahceye varmış bulunuyorduk. Dışarı çıktığımızda garnerler yanımızdan ayrılıyor ve yanlız bu zaman bizler bir birimizle konuşa biliyoruz ama onun da bir anlamı yok, her kes farklı bir tarafa geçip temiz havanın tadını çıkarıyor ya da hayatımızı sorguluyorduk. Bense oturmuş uzu betondan divarlara bakıyorum geçilmesi imkansız o duvarlar. Duvarın o tarafında olmayı çok istiyorum ama imkansız olduğunu cok iyi biliyordum çünki biz yada ben bir şey için doğmuşduk her zaman kafamızı böyle şeylerle doldurdular asla ne olduğunu bilemedim hiç birimiz bilemedik. Acaba benden hariç diğer çocuklarda bunları düşünüyürlarmı? Ne için yaratıldıklarını, yaratıldığımızı. Önemli bir şey için yaratıldık diyorlar ama ne için olduğu asla söylenmedi. Biri bağırarak gök yüzüne 'bakın' dedi. Kafamı ani olarak kaldırdım. O sırada garnerler korumak için yanımıza geldiler. Benim garnerım bana son derece ciddi bir şekilde 'neler oldu?' dedi. Şaşkınlıkla ve hayranlıkla 'gök yüzü reng değişdiriyor' mavi den turuncuya değişiyor' dedim hayranlıkla. Garnerim bir şeyler söyledi ve yanımdan gitti ama ben hayranlıktan bir şey duyamadım. Hepimiz birlikte son saniyelerimize kadar o değişimi izledik, daha sonra içeri geçmeye mecbur kaldık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unutulmuş anılar(Şiddetin Oyunu)
Mistero / ThrillerHayatla savaşan çocuklar ya õlücekler yada koşucaklar ama nereye ?