3

9 2 0
                                    

Yavaşça araladı göz kapaklarını Jungkook. Alarm sesi kulaklarında duyuluyordu. Kafasını kaldırıp pencereden dışarıya baktı. Aydınlanmaya yüz tutmuş gökyüzüne baktı. Uyanıp okula gitmesi gerekiyordu. Zorlukla tamamen açtı gözlerini. Yatağın üzerinde oturur pozisyona geçti ve yavaşça ayağa kalktı. Bir anda gözleri kararmış ve dengesini kaybetmişti. Yatağın uç tarafındaki soğuk demire tutunup gözlerini kapattı ve birkaç saniye sonra yeniden açtı. Demir eksikliği.

Odanın kilitli kapısını yavaşça açtı ve odadan çıktı. Salondan horlama sesi geliyordu. Yavaşça oraya yürüdü. Çürümeye yüz tutmuş tahtalar her adımında gıcırdıyordu ve Jungkook nefes bile almıyordu. Açık olan kapının kenarından içeriye baktı. Babası koltukta oturur pozisyonda uyumuştu. Önünde kocaman bir bira göbeği vardı ve ağzı açıktı. Zorlukla nefes alıyordu. Kolları tekli koltukların kenarından aşağıya sarkmıştı ve sol tarafta, koltuğun kenarında, yerde bir bira şişesi duruyordu. Muhtemelen içmişti ve uyuyup onu elinden düşürmüştü.

Jungkook sessizce geri döndü. Banyoya ilerledi. İçeriye girmesiyle beraber burnuna dolan sigara kokusu kusturmaya yerecekti. Şerefsiz babası banyoda bir sürü sigara içip izmaritleri ve külleri duşakabinin içine atmıştı. Hepsi ıslanmıştı ve banyonun kapısı da kapalıydı. O yüzden banyo leş gibi kokuyordu. Jungkook öğürerek kapıyı açtı ve çıktı. İçerden diş fırçasını ve macununu alıp küçük tuvalete gitti. Oradan dişlerini fırçalayıp işlerini hallettikten sonra çıktı ve doğruca odasına gitti.

Dolabından üniformasını çıkardı ve giyindi. Dağınık saçlarına saç spreyini sıkıp taradı. Yandan çantasını aldı ve doğruca odasından çıkıp kapıya koştu. Ayakkabılarını giyip koşarak evden uzaklaştı.

Sırtında ki yaralar acıyordu. Hiçbir şey fark ettirmemesi gerekiyordu. Doğruca otobüs durağına gitti. Cebinde kalan son parasını çıkardı. Gidiş için yeterliydi ama dönüş? Dönüşte ne yapacaktı?

Otobüsü beklerken önünde duran araba ile birkaç adım geriye gitti. Arabadan güneş gözlüklü sarışın bir çocuk inmişti. Taehyung.

Sarışın çocuğun arabasını nasıl tanımazdı Jungkook. Çocuk göz kırparak arabayı işaret ettiğinde Jungkook gülümseyerek arabaya bindi. Aniden oturduğu için sırtı fena halde acımıştı. İnlememek için dudaklarını birleştirdi. Taehyung'da bindi ve gözlüklerini çıkarıp Jungkook'a baktı.

"İyi misin Jungkook?"

Seni gördüm daha iyi oldum.

"İyiyim Taehyung, sen?"

"Çok iyiyim. Bir an seni kaçıracam diye çok korktum."

Jungkook gülmeye başladı.

"Beni kaçırıyor musun yoksa?"

"İster misin?"

İstemez miyim hiç...

"Aslında güzel fikirmiş. Beni nereye kaçırırdın?"

"Hımm..."

Taehyung düşünmeye başladı. Arabanın direksiyonunu sol eliyle kullanıyor ve gözlerini yoldan ayırmıyordu. Bu haliyle aşırı yakışıklı görünüyordu. Sağ elini Jungkook'un eline attığında Jungkook afalladı. Taehyung onun elini tutup üzerine öpücük kondurdu ve gülümsedi.

"İkimizden başka kimsenin olmadığı bir yere kaçırırdım. Deniz kenarında bir yere aynı zamanda etrafımızda ağaçlarında olduğu sakin bir yere. Denize girerdik, eve gelirdik, yemek yerdik..." sevişirdik...

Jungkook gülümsedi. Ne güzel bir hayal diye düşündü. Taehyung günden güne onu kendine daha çok bağlıyordu.

"Ne dersin, güzel değil mi?"

Fake LoveWhere stories live. Discover now