🌹
Duyduğum seslerle dünyam başıma yıkıldı resmen. Ne demek Ahmet ağamın arabası kaza yapmış. Hangi Ahmet ağaydı o. Elimde ki sofraya dizdiğim bardaklar şangır şungur yıkılmıştı avlunun orta yerine. Gücüm kesilip kendimi bırakıverdim bende bardakları umursamadan.
Dirayetli kızdım ben. Kimse yıkamazdı hani beni . Devrilmiştim bir dakikalık sürede. Dua ettim . Bencillik edip dua ettim başka birisi olsun diye ama başkası olsa niye ortalığı yıkarcasına bağırsındı ki bu adam amcama.
Kapının yumruklanmasıyla Sılanın sesini duydum ama kalkamadım olduğum yerden. Kapı bir güçle açıldığında karşımda ki Tuğrul abi ve Sıla bana bakıyorlardı.
Hızla yanıma gelip beni bardakların üzerinden kucağına alıp sedire oturtam bedene sığındım. "Babam"dedim sadece.
"Abim, babam, annem"diye teker teker sayıkladığımı hatırlıyor ama hareket edemiyordum.
"Bak gülüm bilmiyoruz ki daha ne olmuş. Kim yıkabilir amcamı Gülden kendine gel. Amcam çok kızar sana ağlama"diyen Sılanın sesi büyüdü kulaklarımda
Yerimden kalktım. Haklıydı babam kızardı bana ağlayamazdım. 'Dökme güzel göz yaşlarını , kıyamaz Koca Ahmet sana' derdi hep .
Elimden damlayan kanları umursamadım. "Gülden gel ellerini saralım"diyen Tuğrul abinin sesini duydum. Annemin yıkayıp ütülediği mendillerdi elindeki. Annem ne güzel kokularla, beyaz sabunlarla yıkar, bizde kullanırdık.
Elimi avcunun içine aldı. "Derin kesilmemiş ama inşallah cam kalmamıştır içinde "dedi Sıla. Nemli bezle yavaş yavaş elimi temizleyen Tuğrul abi bir nefes kadar yakınımdaydı. Çocukluğumuzda hep beraberdik ama büyüdükçe işler öyle olmuyordu. Uzun zamandır belki de ilk defa böyle yakındık.
Ellerimi sarıp bıraktıklarında ayağa kalktım "Nerdeler?"dediğimde Sıla konuştu
"Babam gitti bilmiyoruz . Gelir haberleri iyilerdir dua et kardeşim"dedi Sıla
"Bende gitmek istiyorum. Ne olursunuz?"dememle ikiside mahsunca bana baktı.
"Olmaz. Babam getirir haberlerini"dedi Sıla ama Tuğrul abi başını yere eğmiş hiç konuşmuyordu.
Avluda volta atarken. Daha fazla duramadım. Köy yoluna çıktığımda gelen araba amcama aitti . Haber geldi geleli iki saat geçmişti ama bu zamana kadar hastaneye gidip ailemi görmem lazımdı değil mi?
"Amca nasıllar?"dedim hızlıca
Gözlerinin ine yalvarır gibi bakıyordum. Güzel bir tek laf çıksın diye. Söylemesini bekledim. İyiler hastanedeler desin istedim ama o kafasını yere eğdi
"Amca kıyafet götürmeye mi geldin? Ayarlarım ben şimdi. İyiler değil mi? Bende geleyim göreyim onları"dememle o burnu havada amcam duvarın dibine çöküp ayaklarının üzerine çömeldi
"Bir şey söylesene"diye bağırdım.
Kolumdan tutan Tuğrul abi ve Sılayı es geçtim . Köy ahalisi yavaş yavaş toplanmıştı etrafıma. Sesimi kimse normalde böyle yüksek duymazdı. İlk defa yükselmişti belkide
"Amca kurbanın olayım konuş ne olursun?"dedim ama susma orucu tutuyordu resmen
Yere doğru eğilip kendimi bırakmamla ağlamam şiddetlendi. "Başınız sağ olsun Ali ağam"diyen köylüye doğru döndüm.
Ne başı sağ olması . Olmasın başımız falan sağ. Başımız mı kalmıştı bizim. "Ne diyorsunuz siz be"diye haykırsamda boğazlarımı yırtsamda kötü haberi duyan yığılıyordu.