Okula gitmeden önce her sabah olduğu gibi ablama uğramıştım. Kahvaltı yapıp kahve içmek için mutfak masasına oturduğumuzda ablam aklına bir şey gelmiş gibi birden ayağa kalktı."Dur," dedi mutfaktan çıkmadan hemen önce.
Birkaç dakika sonra elinde dosya içerisine konulmuş birkaç kağıtla geldiğinde meraklı gözlerle ona bakıyordum.
"Giderken bu dosyayı Murat'a götürür müsün? Benden istedi ama benim toplantım var, biliyorsun. Yolunun üstü zaten, okula gitmeden bırakırsın."
"Olmaz abla," dedim kaşlarımı çatarak.
"Okula geç kalırım. Gidip kırk dakika model seçip geleceksin, bütün gün meşgul değilsin ya. Toplantıya gitmeden sen götürüver."
Ablamın toplantı diye bahsettiği şey, kendi kurduğu giyim markası için reklam modeli seçmekti.
"Ters kalıyor bana. Ne var sen götürsen? Yirmi dakika bile sürmez."
"Okula geç kalırım diyorum sana." dedim sinirlenerek.
"Ne var birkaç dakika geç kalsan, yılın en çok çalışan inek ödülünü mü kaçırırsın?"
"İyi," dedim kahvemi yarım bırakıp masadan kalkarken.
"Ver şunu. Seninle uğraşamam sabah sabah."
Ablamın elinden dosyayı çekip çantamın içine koyarken ablamın yüzünde memnun bir gülümseme vardı.
"Hesabına para atıyorum şimdi, taksiyle git."
"Sağ ol ya, sadaka verdin." dedim ayakkabılarımı giyerken.
Tam evden çıkmak üzereyken ablam kafamı tutup iki yanağımdan öptü.
"Teşekkür ederim kardeşlerin bir tanesi, kıyafete ihtiyacın olursa dolabım sana her zaman açık."
"Gerek yok," dedim kafamı ellerinin arasından çekerken.
"Bir dahaki sefere kendi işini kendin yap, yeter."
Ben sinirle soluyarak asansöre binerken ablam arkadam öpücük atıyordu. Murat abi Galatasaray'ın yönetim kurulunda bin kere açıklasa da hâlâ ne olduğunu bilmediğim bir iş yapıyordu. Taksiye binip Florya tesislerinin önünde inince derin bir iç çektim. Kimlik kontrolünden geçtikten sonra telefonumu çıkarıp Murat abiyi aradım ama açmadı. Israrla aramaya devam etsem de açmıyordu. Murat abiyi bulma umuduyla etrafa bakınarak tesisi dolaşmaya başladım. Bir yandan da telefonu hoparlöre almış hâlâ arıyordum. Tesislerin içinde birkaç kişiye sorduğumda yarısı Murat abiyi tanımıyordu, yarısı da nerede olduğunu bilmiyordu.
"Kimi arıyorsun?" diye seslendi biri arkamdan.
Kafamı çevirip baktığımda Galatasaray'da oynadığını bildiğim ama adını çıkaramadığım uzun boylu çocukla göz göze geldik.
"Murat abiyi. Murat Çağıl."
"Niye arıyorsun Murat abiyi?"
"Ona bir şey vermem lazım, eniştem oluyor kendisi." dedim konuşmayı kısa kesmeye çalışarak.
"Ne vereceksin?" diye sordu bu sefer bana doğru birkaç adım atarken.
"Nerede olduğunu bilmiyorsan zamanımı boşa harcama. Yetişmem gereken bir yer var."
"Biliyorum," dedi sırıtarak.
"Ama bana ters yaptığın için söylemeyi düşünmüyorum."
"Ya, söylesene. Acil işim var diyorum sana."
Kafasını iki yana sallayıp ellerini havaya kaldırdı.
"Bunu bana ters yapmadan önce düşünecektin."
Çocuğun arkasına doğru baktığımda Murat abiyi görünce derin bir nefes verip ona doğru yürümeye başladım.
"Futbolcular salak olur derlerdi inanmazdım ama senin gibi ayaklı bir örnek görünce inanmaya başladım, sağ ol." dedim çocuğun yanından geçip gitmeden önce.
Sonunda Murat abiye dosyaları verip okula gitmek için tesislerden çıktığımda derse geç kalacağım için sinirden köpürüyordum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
the science of love // barış alper yılmaz
Fanfic"Futbolcular salak olur derlerdi inanmazdım ama senin gibi ayaklı bir örnek görünce inanmaya başladım, sağ ol."