𝑻𝒘𝒐

8 2 3
                                    

·Ertesi gün·

Sabah saat 11.05

Başımda ağrıyla uyandım, uyku hapı biraz ağır gelmişti sanırım, "ugh" dedim kendi kendime başımı tutarak. Yatağımı toplamak için kalktım, daha sonra lavaboya girdim ve perdeye yöneldim, içerisi çok havasızdı. Dün olanlar aslında aklımda bile değildi. Perdeyi sonuna kadar açtım ve dışarı baktım, odama püfür püfür hava geliyordu. Bahar tatilini çok seviyorum.

Biraz etrafı inceledim, ve dışarda siyah Jeep arabaların olduğunu gördüm, karşı evin bahçesine parketmişlerdi. Umursamayıp aşağı indim, Mike ve Will uyanmış kahvaltı hazırlıyorlardı "banada yapıyorsunuzdur herhalde" dedim. Bana dönüp güldüler "tabiki hazırlıyoruz salak" Will gülümsedi. Masaya oturdum ve onları bekledim, yarım saat sonra kahvaltı hazırdı tabi yiyişmekten yapamadılar ama neyse buna şükür.

Mike "Ee bugün nerelere gidicez? bence baya gezelim akşama kadar hava çok güzel" dedi. Tabi ki itiraz etmedik "Bence de gezelim sevgilim "Mike'ı öper" "sen ne dersin y/n?" Onlara bakıp güldüm "bana niye soruyorsunuz siz çoktan ayarladınız günlük planı" dalga geçtim ve onlarda güşmeye başladı. "Ayıp ediyorsun y/n nereye gideceğimizi de sen bul o zaman" dedi Mike, "tamam" dedim ve kafe buldum.

Bulduğum yeri çocuklara gösterdim, onlarda beğendi "buranın tatlısı güzel mi" Mike'a baktım, "baya güzel yapıyolar emin ol" Kahvaltı yaptıktan sonra hazırlanıp dışarı çıktık, o eve tekrar baktım arabalar gidiyordu, çocuk da kapıdan içeri girecekti. Acaba tanışsam mi diye geçirdim içimden, "nereye bakıyosun sen öyle bücürük" Mike baktığım yere baktı, kolunu omzuma koyup kafamı çevirdi, Will'de anlamış olacaktı ki o da elimi tuttu. "Bakma oraya boşver bize bak y/n" Mike'a döndüm başımı salladım, Will'le ikisi de beni abi gibi koruyordu resmen, onlara sahip olduğum için çok şanslıyım.

Çocuk arkamdan hala bakıyordu tabi, son kez kafamı çevirdiğimde bana bakarak evin içine girdi. Yarım saat sonra kafeye geldik oturduk yedik içtik ve Dustin'i gördük, Mike ordan seslendi "gel Dustin!" Dustin koşarak yanımıza oturdu, "Lucas nerde kaldı" Dustin Will'e baktı "az sonra gelir" dedi. 10 dakika sonra Lucas'ta geldi ve birlikte güzel tatlılar sipariş ettik. Birlikte sohbet ettik güldük.

Eve dağılma vakti geldi ve çocuklar birbirilerine veda edip yola koyuldular, Will bugün Mike'lara gideceğini söyledi ve onlarda vedalaştı. Y/n tek başına eve gidiyordu. Telefonundaki flaştan güç alarak yürüyordu ki taşa takıldı. Telefon da elinden fırladı.

"Ah!" yere eğildim "siktir!" Bacağımu tutup ovalıyordum, ayağa kalktım ve telefonumun olduğu yere baktım. Ekran üstü düşmüştü ışık hala parlıyordu. Oraya doğru gideceken telefon havaya kalkmaya başladı, ve flaş kapandı. Donup kalmıştım, etrafımı da göremiyordum, ayak sesleri geldi ve bende mecbur beklemek zorunda kaldım. Nerdeyse ağzının içinden konuşan biri "sanırım bunu düşürdün" dedi ve telefonu uzattı. Bana doğru uzanan ince ele baktım, biraz çocuğun eline dokunmaya çalıştım ve üstünde kazak vardı. telefonumu aldım ve hemen flaşa yöneldim ama çocuk elimi tuttu. "Dur! yakma, ben ışıktan hoşlanmıyorum, yani karanlık olduğu zaman ışık sevmem" Çocuğun yüzüne doğru bakmak istedim ama tek gördüğüm şey karanlıktı. "sen ciddi misin ben eve nasıl gidicem?" "ben götürürüm?" Çocuğun gülümsediğini duydum. Çok güven vermemişti ama mecbur kaldım ve onunla birlikte eve yürüdüm.

"evimi tarif etmedim nerden biliyorsun evimi?" Çocuk yürüken konuştu "biliyorum çünkü karşı evimde oturuyorsun" Yürümeyi durdurdum ve nefesim hızlandı, ben durunca o da durdu ve "sorun ne?" diye sordu, yavaşça telefonu kaldırdım ve flaşı yaktım. Flaş ayaklarımıza vururken çocuğun bacaklarını inceledim. İncelerdi... yavaş yavaş telefonu yukarı doğru kaldırdım ve yüzüne tuttum, bana bakıp öylece gülümsüyordu. "Selam cici kız" Çığlık atacaktım ki eliyle ağzımı tuttu, "hayır bağırma! yanlış anlayacaklar sadece seni evine götürücem!" Çocuğun elini çektim ve flaşı tuttum "bırak beni! gecenin bu saatinde napıyosun sen dışarda" Çocuk kaşlarını çattı "geziyorum tabii ki? karanlık sevdiğimi söyledim ya sana"

Ofladım ve önüme döndüm, "hiç inanmadım bu dediğine" Çocuk bana baktı "sen, seni takip ettiğimi falan mı ima etmeye çalışıyosun?" İç çektim "sence!" Çocuk güldü, "bak bak! dünden beri yaptığım herşeyi dik dik izleyen biri söylüyo bana bunu" Aslında biraz haklıydı ama bişey demedim "korkuyorum hadi eve götür beni" Göz devirdi ve "emredersin" dedi çocuk.

Yol boyunca hiç konuşmadık... Tuhaf çocuk, yürüken yıldızları izleyip bişeyler sayıklıyodu. Bana döndü "yıldızları sever misin?" dedi. Ona doğru döndüm ve flaşı yüzüne tuttum, ışık yüzüne gelince elleriyle yüzünü kapattı. "neden soruyorsun" dedim. "sadece merak ettim" "etme" ben böyle çıkışınca çocuk başını eğdi, "peki" Birkaç dakika sonra kapımın önüne geldik. "teşekkürler" dedim ve içeri geçecekken kolumdan tuttu. Ona doğru baktım, biraz korkuyordum ama belli etmedim. "Adım Miles, Miles Fairchild" samimiyetsiz bir şekilde gülümsedim "Bende y/n, şimdi çek elini"

Çocuk kolumu bıraktı ve eve girecekken konuştu "başka zaman takılır mıyız peki?" Ona doğru baktım "b-bakarız" dedim ve kapıyı kapattım, odama çıkmadan önce mutfağa gittim kendime bişeyler hazırladım, yaklaşık 10 dakika sonra mutfaktan çıktım ve dış kapının altından bir kot kaydı. Notu elime alıp baktığımda numara yazıyordu.

···♣️···

Psychopath (Miles and You)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin