𝑭𝒊𝒗𝒆

2 1 0
                                    

·Miles'ın evinde·

Saat 03.27

Miles eve gittiğinde çok sinirliydi, küçük bir kan lekesi yüzünden planları az kalsın suya düşecekti. "Kahretsin, kahretsin!" duvarlara vuruyor, sinir nöbetleri geçiriyordu. En sonunda genç çocuk bodrumuna indi, annesinin tablosuna son kez baktı ve merdivenlere koyuldu. Aşağı inidiğinde ise etrafı inceliyor kendi kendine sayıklıyordu. "Orospu! nerdesin!?" Nefretle bişeyler arıyordu, koltukları kenara itiyor sandalyelere vuruyordu.

Ağlamaklı bir ses duydu Miles, büyük tablonun arkasından geliyordu, yerde olan tabloya doğru adımlar atmaya başladı. "sana uslu ol, beni sinirlendirme demiştim.. Peki sen ne yaptın!" masanın üstündeki vazoyu alıp yerdeki büyük tabloya fırlattı, tablonun arkasındaki ağlama sesi çoğalmaya başladı "yalvarıyorum Miles..."

Miles'ın siniri vücuduna yansıyordu. Elleri ayakları titriyor, nefes alıp verişi çok zorlaşıyordu. "ensemdeki kan lekesi... onu sen mi yaptın?" Delirmeden önce sakin ses tonuyla konuşuyordu, gerçi konuşmaya çalışıyordu. Tablonun arkasındaki ses sustu, Miles cevap bekliyordu ama ses kesilmişti "biliyordum.." dedi genç çocuk kendi kendine.

Etrafı gezdi ve eline baltayı aldı "kan lekesini gören herhangi birinin, senin burda olduğunu anlamasını mı bekledin yani?" Tablonun arkasındaki kız konuşmaya korksa da cevap vermek zorundaydı, e-eve telaşlı geldin ama, demek ki şüphelenmişler" dedi. Miles duyduğu cümlelere daha fazla sinirlendi ve tabloya baltasını sapladı. Kız kafasını sıçrayarak yana çevirince kanlı baltayla karşılaştı. Kurtuluşu olmadığını anladı. Son gecesiydi..

"Artık seninle bir işim kalmadı"

Miles kendinden emin bir ses tonuyla konuşup kıza tablonun arkasından çıkmasını söyledi, kız ağlayarak  dışarı çıktı ve çırılçıplak, vücudu ful kan olmuş şekilde Miles'a bakıyordu. Miles kıza boydan boya baktı, az kalsın kız yüzünden herşey mahvolacaktı, bu düşünceleri kalbinin vicdanını örtüyordu adeta. Beyni yap diyordu, çocuk daha fazla beklemedi ve elindeki baltayı havaya kaldırıp kızın kafasının ortasına geçirdi. Hırsını alamayıp tekrar, tekrar ve tekrar vurdu. Vurmayı bırakıp cesede bakınca, artık orada bir insan olmadığını farketti... İç çekti ve bodrumdan çıktı.

·O günün sabahı·

Saat öğlen 13.20

"Siktir!" diye uyandım, saate bakınca öğlen 1 olduğunu gördüm, tanrım çok uyumuşum. Aşağı çocukların yanına indim ve mutfağa yöneldim, hepsi bir oturmuş sohbet ediyorlardı. "Kahvaltıyı kim hazırlıyor?" dedim gülerek. "ev senin, sen hazırlıyorsun y/n" dedi Dustin, çocuklara bakıp güldüm ve hep birlikte dolaba yöneldik, Max ve Jane'i markete gönderdim, Mike ve Will' e de kızartmadan sorumlu olduğunu söyledim, Lucas ve Dustin de bana yardım edecekti.

Gerçekten bütün grup kahvaltı sofrası hazırlamamız bir saat sürmüştü... Neyse diyelim, birlikte bahçeye sofra kurduk, ve yine o adamları gördüm. Miles'ın bahçesinde park etmiş Jeep'ler. Neden sürekli geliyorlardı ki? Mike yanıma geldi ve bana kaş göz yaptı "noluyor bücür?" Benim baktığım yöne baktı. Bende gülümseyip "hiiç" dedim.

Mike y/n'ye onay verince ikisi birlikte içeri geçtiler, daha mutfaktan alınacaklar vardı. Jane ve Max yine marketten dönüyorlardı. Dustin unutkan olduğu için alınacak malzemeleri söylemeyi unutuyordu. Kızlar eve dönerken sohbete dalmışlardı, Max gözünü Jane'den ayırdı ve Miles'ın evinin önüne baktı.

Genç çocuğun elinde eldiven yüzünde maske vardı ve bir adama siyah büyük poşet veriyordu. Adam da ona açılmamış bir kutu verdi ve birbirilerine onay verdiler. Adam poşeti diğer iki adama verdi ve onlarda Jeep'in bagajına koydu. Bir adamın el kol hareketleri Max'in dikkatini çekti ki ona odaklandı. Adam elini burnunun hizasına götürüp gözlerini kıstı, ve elini sağa sola sallamaya başladı. Demek ki poşetin içinde her ne varsa onu rahatsız ediyordu.

"Max?" dedi Jane, Max daldığı yerden çıkıp Jane'e baktı ve gülümsedi, "dalmışım sorun yok" dedi ve kızın omzuna kolunu koyup eve yaklaştılar. Sofraya baktılar ve çok güzel duruyordu. O sırada Will dışarı çıktı, arkasından Mike, y/n ve diğerleri. Gülüşüyorlardı. Max anın tadını bozmak istemedi ve hepsi birlikte sofraya oturdu.

Kahvaltımı yerken Miles'ın dışarı çıktığını gördüm, ona doğru baktım ve göz göze geldik, elimi yükseğe kaldırıp gülümsedim ve el salladım. O da güldü ve bana geri el salladı. Diğer çocuklarda beni hevesli görünce o tarafa doğru döndü. Gülümseyip önlerine döndüler, Max hariç. Hala Mike'a bakıyordu. Ben önğme döndüm ama Max dönmemişti. "max?" Kızıl kız bana doğru döndü, "efendim" dedi. Kafamı yana eğdim ve tebessüm ettim. "Miles seni rahatsız mi ediyor?" Kızıl kız kafasını hayır anlamında salladı ve önüne döndü. Bende kafamı kaldırdım ve genç oğlana baktım, öylece dikilip bizi izliyordu. Ona doğru güldüm ve Miles arkasını dönüp eve girdi.

Kahvaltı bittikten sonra odama çıktım, Max ve Jane'e rahat kıyafetler verecektim. Masamın üstünde duran numarayı gördüm. Kağıdın üstünde yazılı olam numarayı. Artık bence mesaj atayım diye geçirdim içimden ve kıyafetleri Jane'e verip odama geri çıktım. Telefonu elime alıp mesaj attım.

~0554 *** ** ** numarasını Miles olarak değiştirdiniz~

Siz:
Selam miles :)  "15.28"
gönderildi.

"Noldu acaba" diyip telefonu bıraktım ve odamdaki lavaboya gittim, duş alasım gelmişti. Duştan çıkınca da telefonuma mesaj gelmişti.

·Okunmayan mesajlar·

Miles
Hey "15.33"
Afedersin göremedim "15.33"
Orda mısın "15.34"
Aktif olunca bana geri dön olur mu "15.35"
görüldü~

Ne yazacağımı bilmiyordum aslında

Siz:
Geldim "15.40"
görüldü~

Miles yazıyor...
Selamm "15.40"
Ne için yazmıştın :) "15.40"
görüldü~

Siz:
Bir sebebim yok aslında.. "15.40"
Öylesine hal hatır sormak için :D "15.41"
görüldü~

Miles yazıyor...
Peki sen bilirsin y/n :) "15.41"
*bu mesajı beğendiniz❤️*

*Miles çevrimdışı*

Son görülme "15.43"

Telefonu kapattım ve üstümü giyip aşağı çocukların yanına indim.

···♣️···

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 22 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Psychopath (Miles and You)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin