Elimde ki kalemi çevirmeye başladım.
Gözlerim çizdiğim resime kenetlendi.
Gri gözlü, sarı saçlı bir kız çocuğu gülümseyerek elinde ki uçan balona bakıyordu ve rüzgârda elbisesinin etekleri uçuşuyordu.
Mavi ve benim karışımımızdı adeta bu çizgiden ibaret kız.
Elinde ki balon, benim özgürlüğe bağlılığımı temsil ediyordu. Uçuşan elbise ise Mavi'nin zerafetini.
Acaba çocukken yaptığım gibi Sihirli Annem'de ki Dudu Peri'ye yalvarsam, bana Mavi'den bir kız çocuğu bahşeder miydi?
Kim bilir?Mavi
Karnıma ellerimi bir kez daha bastırdım ve midemdekilerin hepsini boşalttım.
Bir kaç haftadır her dakika kusuyordum. Devrim doktora gitmemiz gerektiğini söylese de geçiştirerek onu susturmuştum.
Ne? Doktorlardan nefret ederdim! Onlar bana ailemin ölüm haberini tek bir yüz kasları oynamadan vermişlerdi!Düşüncelerimden kurtulmak için ayağa kalkıp sifona bastım. Musluğu açıp buz gibi soğuk suyu tenimle buluşturunca rahatlamıştım.
Neden günlerdir kustuğumu düşünürken aklıma gelenlerle nefesimi tuttum.
Hamile olabilir miydim? Bir kadından hamile kalmış olabilir miydim? Bu nasıl olabilirdi ki?Sıkıntıyla nefesimi dışarı üfledim ve telefonumu cebimden çıkarıp Devrim'in ablası Çiğdem'i aradım. Ellerim ve bacaklarım korkudan titriyordu.
"Alo, görümce nasılsın?" Diye gülerek açtı telefonu.
"Aslına bakarsan ne kadar iyiyim tartışılır. Acilen Devrim'le bizim evimize gelmelisin. Gelirken eczaneye uğrayıp hamilelik testi de alır mısın?" Dedim titreyen sesimle.
"Hamilelik testi mi? N'oluyor kızım? Geliyorum ben kimseye çaktırma. Devrim'e bile."
"Bekliyorum." Dedim ve telefonu kapatıp kendimi yatağıma attım.
Neydim ben kutsal bakire mi? Bir erkekle birlikte olmadan hamile kalabilir miydim? Ya bizim bebeğimiz de İsa gibi büyümeden dile gelseydi?
Düşündüklerimle kıkırdadım.
Bizim bebeğimiz.
Bize ait, minik ayaklı ve minik burunlu bir bok torbası.
Düşüncesi güzeldi.Adem
Küçük öğrenci evimde oturmuş kitabımı okurken yanımda duran telefonum titreşti.
Ekranda tanımadığım bir numara çıkınca elimi ekranda kaydırıp tereddütle açtım.
"Şey... Adem'le mi görüşüyorum acaba?"
Tanıdık bir ses kulaklarımı doldurunca gülümsedim.
"Mafya kızı falan mısın sen? Önce mahallemi sonra numaramı bulmayı nasıl beceriyorsun?"
Kıkırdayarak yanıtladı.
"Bizim de üç-beş casusluk yeteneğimiz var Allah için."
"Güzel. Bunu bilmem iyi oldu. Artık evden çıkmayacağım."
"Bende tam onu diyecektim. Bir yerlerde buluşsak mı ki?" Dedi çekingen bir sesle.
"Peki küçük hanım. Nerede buluşmak isterdiniz acaba?"
"Güzel bir bahçeye olabilir. Elimde bir kasa dolusu çilekli süt var ve bunları tek başıma bitirebileceğimden emin değilim."
"Seni yarım saate alırım. Evinin adresini yolla ve çabuk hazırlan."Telefonu kapattığımızda numarayı kaydettim. İsmiyle kaydetmek hoşuma gitmemişti. Alin'i silip, Yürüyen Pamuk Şeker olarak değiştirdim.
İşte şimdi olmuştu.Alin
Dolabımın karşısına geçtim ve elbiselerimi yatağa savurdum.
Hangisini giymeliydim?Toz pembe olanını üzerime tuttum ve aynaya baktım.
Beyaz tenimle uyum içindeydi ama beyaz bir alanda bu elbiseyle kamufle olabilirdim.
Elbiseyi alıp dolabıma tekrar kaldırdım. Şeker pembe elbisemi alıp giydim ve saçımı iki yandan yükskçe topladım.
Çilek desenli açık pembe kilotlu çorabımı giydim ve ayaklarıma elbisemle aynı renkte olan bir babet geçirdim. Toz pembe bir ruj sürüp, çilekli parfümümü sıktığımda hazırdım.
Bana bakan birisi pembe saçlı, pembe tokalı, pembe ayakkabılı, kısaca pembeden oluşan bir kız görecekti ki bu hoşuma gidiyordu.
Saate baktığımda 20 dakika geçtiğini fark edip Adem'e adresimi yolladım.
Evlerimiz uzak değildi.
20 dakika sonra bir bisiklet sesi doldurdu kulaklarımı. Beklemekten ağaç olmuştum.
Evim ikinci katta olduğu için genelde dışarıdan sesler hep salonda duyulurdu.
Telefonumun ekranına baktığım da hiç bildirim yoktu.
Ekilmiştim!
Oflayarak gözlerimi yumdum.
Kendi kaybederdi, değil mi?
Camıma atılan taş ile sıçradım. Bu da neydi böyle?
Perdeyi çekip dışarı baktığımda Adem bir bisiklete dayanmış, bisiklette ki piknik sepetiyle bana gülümsüyordu.
Çantamı koluma takarak saliseler içinde kapımı kilitledim ve tüm merdivenleri inip yanına koştum.
Gülümsedi.
"Bu araba sürücüleri çok kaba. Hiç yol vermediler. Geciktiğim için üzgünüm." Dedi.
"Sorun değil." Diyebildim.
"Ee, eğlenmeye hazır mıyız?"
"Ay ben sütleri unuttum!" Dedim telaşla.
"Giderken alırız! Atla arkama!"
Benim oturmam için hazırladığı bölüme yavaşça oturdum. Ellerimi beline doladım ve başımı geniş omuzlarına koydum.
Ne düşüneceği umrumda değildi. Şuan yeterince huzurluydum.Umarım istediğiniz kadar uzun yazabilmişimdir çünkü yazı yazmaktan başım çatlıyor.
Bu arada, bir kadının bir kadından hamile kalması imkânsız, biliyorum ama imkânsızlığı severim.
Bol yorum ve oy lütfen, renkli ruhları sevin!