"Ee sonra?" Kafamı koyduğum yastığı düzeltip bedenimi iyice rahat bir pozisyona soktum.
"Sonra telefon geldi dışarı çıktı geri geldi yemeğimizi yiyip normal şeyler hakkında konuştuk. Sidar konusu arada kaynadı anlayacağın."
Dün akşam yemekten sonra direkt eve gelmiş ve yatıp uyumuştum. Can da burda benimle beraber kalmıştı. Şimdide kahvaltı yapmış salonda oturuyorduk.
Koltuğun diğer tarafında oturmuş kumandayla oynayan Can, anladım dercesine kafasını salladı. Sabahtan beri dalgın duruyordu, bir sıkıntısı vardı.
Ayağımla bacağını dürttüm, irkilip durgun bakışlarını bana çıkarttı.
"Neyin var lan senin?" Bir iki saniye yüzüme bakıp omuzlarını silkti ve tekrar önüne döndü ve kafasını öne eğdi. Kaşlarımı çatıp yattığım koltuktan doğrulup ona doğru dönerek oturdum. Hoşuma gitmemişti bu hali.
"Şşşt, bana bak." Bu seferde elimle omzunu dürttüm. Bir derdi vardı ve bana söylememesi beni sinirlendiriyordu şuanda.
Kafasını yavaşça yerden kaldırıp dolu olan gözlerini gözlerime çıkardı. Yüzünde acı çekermiş gibi bir ifade vardı.
"Can?" Endişeyle koltukta iyice yanına kayıp onunda bedeninin bana dönmesini sağladım. Can neredeyse hiç ağlamazdı, bu halini çok nadir görürdüm ve şuan önümde ağlaması beni telaşa sokmuştu.
"Kardeşim, neyin var iyi misin?" Sakince sorduğum soruyla sol gözünden bir damla yanağına düştü ve çenesine doğru yol aldı. Yüzünü acı çekercesine buruşturdu ve dudaklarından sessiz bir hıçkırık koptu.
Hızlıca kafasını alıp göğsüme yasladım ve sıkıca sarıldım. Elim ayağıma dolaşmıştı, Can'ı böyle görmeye alışık değildim, korkuyordum.
Göğsümde hıçkıra hıçkıra ağlayan bedene kollarımı daha da sıkı sardım ve yatıştırıcı bir şekilde sırtını sıvazladım. Sakinleşmesi için o şekilde bir kaç dakika boyunca bekledim.
O ağladı, ben sarıldım. O daha çok ağladı, ben daha da sıkı sarıldım.
En sonunda ağlaması iç çekişlere dönünce yavaşça onu göğsümden ayırdım ve yüzüme bakmasını sağladım. Yüzü gözü şişmişti, gözleri durgun bakıyordu ve arada iç çekiyordu. Haline içim acıdı.
"Neyin var kardeşim, anlat bana." Bir elim hâlâ omzundaydı. Güç vermek istercesine yavaşça omzunu sıkıp bıraktım.
"Ayşegül aradı." Duyduğum isimle omzunda oyalanan elim duraksadı. Can'ın eski sevgilisiydi. Can'ın, Can'ı aldatıp mentalini siken eski sevgilisiydi.
"Niye aramış?" Sesimi stabil tutmaya çalışarak konuştum. Tekrar ağlamasını veya kötüleşmesini istemiyordum.
"Özlemiş." Omzunu silkerek duygusuz bir şekilde cevap verdi. Kaşlarım çatılmıştı. 2 yıl boyunca sesi sedası çıkmayan kız, bir anda Can'ı mı özlemişti yani?
"Ne alaka amına koyayım?" Bilmiyorum dercesine dudağını büktü.
"Ne zaman aradı seni?" Ben varken aradıysa mutlaka duymuş olmam lazımdı.
"Dün gece sen dışarı çıktıktan bir saat sonra falan." Demek ki o yüzden geldiğimde yorgunum uyuyacağım ayağı çekip odaya kapanmıştı. Büyük ihtimalle hiçte uyumamıştı.
"Can, sen biraz uyu kardeşim istersen." Kafasını kaldırıp gözlerimin içine birkaç saniye bakıp uysalca kafasını salladı. Bu hali canımı çok sıkıyordu.
Ayağa kalkıp kolundan tutarak onu da ayağa kaldırdım ve kendi odama doğru ilerledim. Yorganı açıp yanımda bedeni yatağa oturtturdum ve ellerim tişörtünün eteklerine gitti. Yorgunca kollarını kaldırıp tişörtünü çıkartmama izin verdi. Ağladığı için terlemiş, su gibi olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölmek Kadar Kolay
DiversosBaran belki de son sözlerini ritimlere döküyordu. Hayatta kalmak için çırpınan ruhunu ise o dahil kimse göremiyordu. Hâlbuki yaşamak, ölmek kadar kolaydı.