Beğendin mi lan mekanı?" Elindeki kokteyli kafasına dikmeden önce karşısında, sert bakışlarla etrafı izleyen Samet'e sorusunu yöneltti Can.
Geldiğinden beri leş gibi bir suratla masalarda muhabbet eden insanları izliyor, onu buraya getirdikleri için Can ve Baran'a küfür ediyor, Can'ın kaçıncı bardağı olduğunu saymayı bıraktığı ve her biri farklı aromaya sahip olan içkilere laf atıyor, arada ise çaktırmadan keskin bakışlar ile daha önce hiç görmemiş olsa bile gözleriyle Alptekin'i arıyordu.
Geleli yaklaşık 1-1.30 saat olmuştu. Bu süre zarfında Baran çoktan sahneye çıkmış, bir kaç tane şarkı söylemişti bile. Samet buraya en başında zaten kardeşinin bu sahne performansı için gelmişti. Uzun zamandır Baran'ın şarkı söylediğini duymuyordu, gelmişken dinlememek olmazdı.
"Baran nerde?" Yanda telefonu ile uğraşan bedene hafifçe yaklaşıp kulağına doğru konuştu. Müziğin sesinden kulakları tıkanmıştı resmen.
"Kulisteymiş, gelecekmiş birazdan." Can'ın aynı onun gibi yaklaşarak kulağına konuşmasıyla kafasını anladım dercesine salladı ve önündeki kokteylerden birini alıp kafasına dikti.
Yalan yok, Baran'ın ondan böyle bir konuyu saklaması olayı hakkında hâlâ deli gibi sinirliydi, belki birazda kırgın. Ama böyle tartışmaları uzatmayı sevmezdi, zaten artık elden birşey de gelmezdi. Şuan onun için tek önemli olan şey kardeşinin can güvenliğiydi. Bu yüzden sabahtan beri doğru düzgün rahatlayamamış, diken üstünde duruyordu. Can'ın bu rahatlığına ise bir anlam veremiyordu.
O bunlara dalmış düşünürken masalarına yaklaşan iri bedeni farkeden ilk kişi Can olmuştu. Kafasını yavaşça telefonundan kaldırıp onlara doğdu yaklaşan bedenin yüzüne baktığında gözlerini kısarak tam gözüne vuran ışığı biraz engellemeye çalıştı. Yanındaki bedenin de gelen kişiyi farkedip kafasını kaldırmasıyla artık ikiside dikkatlerini o yöne vermişlerdi.
Sonunda masalarına varan adam ile ikili, bakışlarını 'tanıyor musun' diye sorarcasına birbirlerine çıkarttılar.
"Selam." Konuşan adamla ikili bakışlarını birbirinden çekip tekrar adama yönelttiler. Omuzlarını dikleştirip cevap veren ilk kişi Samet oldu.
"Aleykümselam." İçinde hafif merak, hafif kuşku biraz da sorgu barındıran kelime ile kumral adam çok uzatmadan ona sorgularcasına bakan ikiliye elini uzatıp kendisini tanıttı.
"Ben Sidar, tanıştığıma memnun oldum.Sizde Baran'ın arkadaşları olmalısınız." Duydukları isim ile bir adamın yüzüne, bir de eline bakarak bu ani gelen tanışmayı neye borçlu olduklarını düşünmeye çalıştılar. Kaşlarını çatmış, yüzlerine bakan sorgulayıcı gözlere bakıp uzattığı elini sakince kendine geri çekti Sidar. Demek ki tahmin ettiğinden daha fazla şeye hakimlerdi.
"Baran'ı nerden tanıyorsun sen?" Gözlerini dikmiş bir şekilde ona bakan esmere çevirdi bakışlarını. Can'a nazaran daha yapılı vücudu ve uzun boyuyla hafif bir abi edası vardı. Baran'ın sadece tek kardeşi olduğunu bildiği için arkadaşının bu ekstra korumacı ve sorgulayıcı tavrını kenara köşeye bir not etti. Kimin neye ne kadar hakim olduğuna dair kafasında birşeyler yerine oturmaya başlıyordu.
"B-"
"Tanımıyor." Bir anda Sidar'ın sağından gelen ses ile herkes sırasıyla kafasını o tarafa çevirdi. Alptekin, siyah kabanına tezat olarak bembeyaz bir gömlek giymiş ve üstten iki düğmesini açık bırakmış bir şekilde yanlarındaydı. Sol kolundaki gümüş renkli pahalı saati aynı elinde bulunan gümüş renkli yüzükle güzel bir uyum içerisindeydi.
Bir elini cebine atmış, sol tarafında ise Kemal ile birlikte masalarının önünde duran ikiliye bakanlardan ilk konuşan Can oldu.
"Alptekin?" Samet'in duyduğu isimle boş bakan irisleri bir anda anlam kazanmaya başladı. Demek o meşhur Alptekin buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölmek Kadar Kolay
De TodoBaran belki de son sözlerini ritimlere döküyordu. Hayatta kalmak için çırpınan ruhunu ise o dahil kimse göremiyordu. Hâlbuki yaşamak, ölmek kadar kolaydı.