five • and this love came back to me

1.1K 115 69
                                    

"Merhaba,ben Harry."

Louis içten ve normal bir şekilde gülümsemeye çalıştı.Korkutucu görünmemeliydi -tabii ki evden çıkarken Niall bunu sıkı sıkı tembihlemişti, teşekkürler- dolayısıyla yüzündeki kasları doğru düzgün hareket ettirmeye uğraştı.Onu suçlayamazdınız,insan içine karışmayalı uzun süre olmuştu tamam
mı?

"Ben de Louis."

Harry ile el sıkıştıktan sonra keyifli bir ifadeyle onları izleyen Niall'ın suratına yumruğunu geçirip şirin gülümsemesini dağıtmak istedi -Tanrı biliyor,çok istedi- ama bunu bardan çıktıklarında yapabilirdi.O yüzden oturduğu tabureye biraz daha sinip Harry kendisi hakkında bir şeyler anlatırken dinliyor gibi görünmeye çalıştı.
Harold Edward Styles,24 yaşındaydı.Bir ablası vardı ve annesine çok düşkündü.Louis Harry'nin onlardan bahsederken ışıltılı bir gülümseme takınmasından ikisine de çok değer verdiğini anladı.Ayrıca psikoloji okuyordu.Louis bunu duyduğunda "Sahiden mi?" diye bağıran alaylı bakışlarını Niall'a çevirdi ama Niall o sırada büyük ihtimalle kız arkadaşıyla mesajlaşmakla meşgul olduğundan telefona gömülmüştü.

Aralarında sadece 2 yaş olmasına rağmen Louis Harry'nin yanında fazla ufak kalıyordu."O devasa bir kere" diye düşündü Louis.Kendisi kısa değildi,hayır kesinlikle ortalama bir boyu vardı.
"Sen kendinden bahsetmek ister miydin?" Harry nazikçe sorduğunda Louis iç çekti,bundan kaçışı olmayacaktı.
"22 yaşındayım,üniversite kaydımı bazı sebepler yüzünden bir süreliğine dondurdum." Duraksadı,içini tuhaf bir pişmanlık kaplamıştı."Tek sebep ölen sevgilin" diye bağırdı iç sesi."Sense onu unutabilmek için buradasın."

Maalesef iç sesi de en az kendisi kadar sürtüktü.

Harry buğulanan gözlerini fark etmiş olacak ki merak ve endişe karışımı bakışlarla ona baktı. Tamam,belki endişe beyninin uydurduğu bir şeydi.Barmenden bir bira daha istediğinde devam etmeye karar verdi.

Devam etmeye karar verdi vermesine ama,edemedi.

Panik atak krizlerinin sizi nerede yakalayacağını çoğunlukla kestiremezdiniz.Louis bunu bir markette hangi dondurulmuş gıdayı seçmeyi gerektiğine karar vermeye çalışırken anlamıştı.Birden nefesi kesilmiş,başı dönmüş ve öleceğini hissetmişti.Ölecekti işte.Tıpkı Zayn gibi.Sonsuz bir karanlığa çekilmek istemiyordu.Kaç kez ölmeyi dilerse dilesin o anı hissettiğinde içinde bir şeyler titremişti.Korkuyordu.Yaşamaktan nefret etmesine rağmen yaşamak zorunda hissediyordu.

Soğuk reyonun orada yere yığıldıktan 5-10 dakika sonra başına toplanan birkaç müşteri ve görevliyi iyi olduğuna inandırıp göndermişti.

Şimdiyse gürültülü müzik,barın o yoğun havası onu boğmaya başlamıştı.Şu an panik atak geçirmenin hiç sırası değil,sahiden.

Derin derin nefesler aldı.
"Ölmeyeceksin,sorun yok."
Kendi kendine mırıldanıp oturduğu bar taburesinden kalktı.Niall ve Harry'nin ona seslendiğini duysa da bir tepki veremedi.Boğuluyordu.Terden alnına yapışmış saçlarını geriye ittirdi.Sendeleyerek barın çıkışına yürümeye çalışırken gözleri dolmuştu.Uğultulu sesler bir anda kesildi,gözleri karardı ve bir vucüdun kendininkini kavradığını -bu vucüt tahminen Harry'e aitti- fark ettikten hemen sonra bayıldı.

***

"Daha önce hiç krizlerden biriyle karşılaşmadım,bu ilk oluyor." Louis bir şekilde gözlerini açabildiğinde tanıdık sesin geldiği yöne doğru baktı.Niall başını ellerinin arasına almıştı,suratında her an ağlayacak gibi duran bir ifade vardı.

"Kendine geldi."

Çimlerin üstünde kendi kusmuğuna bulanmış bir şekilde yatarken Louis'nin tek düşündüğü rezil olduğuydu.Barın arka tarafındaki açık alandalardı ve başı Harry'nin dizlerindeydi.Harry'nin dizlerinde.
Işık hızıyla yattığı yerden doğrulduğunda başı dönmesine rağmen dengede kalmayı başardı.Yeni tanıştığı birinin dizlerinde kusmuğa bulanmış ve yarı baygın biçimde yatmak çok hoş sayılmazdı ama Harry tiksinmiş görünmüyordu.Derin yeşil gözlerinde anlayış vardı,hatta Louis bu sefer endişeyi gördüğüne yemin edebilirdi.

"Üzgünüm.Tanrı aşkına çok üzgünüm Lou.Seni buraya asla getirmemeliydim.Bu sefer benim aptallığım."

Niall'ın pişmanlıkla dolu sesi kulaklarına dolduğunda dönüp en yakın arkadaşına baktı.Suratına yumruk atma isteği geçeli uzun zaman olmuştu.

"Saçmalama dostum.Ben iyiyim.Sorun yok.Ne zaman geleceğini kestiremiyorum işte."

"Aslında bazen kalabalık ortamlar panik atağı tetikler."

Harry psikoloji öğrencisi Edward Styles bilge bir tavırla konuştuğunda Louis gözlerini devirdi.

"Her neyse.Artık eve gidebilir miyiz?"

"Uh,benim Molly ile buluşmam gerek ama istersen bu gece sende kalabilirim?" Niall kararsız gözüküyordu.
"Aranızı düzeltmeye çalıştığınızı biliyorum,git hadi.Ben iyi olacağım."
Louis bunu hafif bir gülümsemeyle söylese de hala kusacak gibi hissediyordu.
Harry ise olayın dışında kalmış gibi ikisine bakıyor,ellerini göğsünde kavuşturmuş bekliyordu.O sırada buklelerinden birini geriye ittirip konuştu;
"Louis'yi ben bırakırım Niall.Yani sorun etme."
Niall Harry'ye minnettar bir gülümse yollarken Louis kendini çocuk gibi hissetmişti.
"Ciddi değilsiniz değil mi? 22 yaşındayım ben.Çocukmuşum gibi davranıyorsunuz."

Louis inatçı bir sürtüğe dönüştüğünde onu kimse durduramazdı.
Niall ona içten bir kucaklama verip -Louis sarılışına karşılık vermeden kütük gibi orada durmuştu- kendi arabasına ilerlerken bu gece onu yumruklamadığı için ikinci defa pişman oldu.

"Geliyor musun?"
Harry beyaz bir Range Rover'ın önünde durmuş ve kapıyı onun için açmıştı.Ne centilmen,hah.
Arabaya bindiklerinde kollarını göğsünde kavuşturup hiç konuşmamayı planlasa da Harry konuşmak istiyor gibiydi.

"Ne soracaksan sor artık."

Louis homurdandığında Harry içten bir kahkaha attı.Gamzeleri iyice belirginleşirken gözlerinde ışıltılı bir ifade meydana gelmişti.

"O kadar mı belli oluyor? Sanırım utanmalıyım."

Evet,o kadar belli oluyordu.Sürekli dönüp iri yeşil irislerini ona çevirmesi,dudaklarının bir şey söyleyecek gibi açılıp kapanması - Harry bu haliyle bir balığa benziyordu ve bu bile sevimliydi,tanrı aşkına- ve direksiyonda saçma sapan bir ritim tutması onu yeterince ele vermişti.

"Panik atak krizleri,ne zamandan beri var? Yani bilirsin bu benim bölümüm ve ben düşündüm ki,uhm... Belki yardımcı olabilirim?"

"Ama yardımcı olmanı istemiyorum."

Louis'nin ağzından dökülen kelimelerin soğukluğu kendisini bile şaşırtmıştı.Anında içini tuhaf bir pişmanlık kapladı.Harry'nin yanakları kızardı ve dudakları titredi.Louis ondan özür dilemek istedi ama yapamadı işte.Bir şeyler yanlıştı.Konu Louis olunca her şey yanlıştı zaten.

"Haklısın.Biz daha birbirimizi tanımıyoruz bile.Sormam saçmaydı,unutalım gitsin."

Harry'nin sesinde 2 dakika önceki neşeli halinden bir kırıntı dahi yoktu.Louis kafasını cama çarpmak istedi.Göt gibi davranmıştı.Ama konuşacak cesareti kendinde bulamadığından susup sadece yolu tarif ederken konuştu.

Sonunda eve vardıklarında "Teşekkürler" diye mırıldanıp koşarcasına arabadan indi.Bir cevap duymayı beklemedi,Harry'nin neşeli ses tonu olmadan vereceği bir cevap da istememişti zaten.
Apartmana girdiğinde "Düzeltmem gerek." diye mırıldandı kendi kendine.Tam olarak neyi düzeltmesi gerektiğini bilmese de bir şeylerden başlayacaktı.
••••
Merhabalar yine ben! Çok beklettiğim için üzgünüm.Yavaş bölüm ekliyor olabilirim ama finale kadar götürmeye kararlıyım bu hikayeyi,teşekkürler *gururla gülümser*

Bu arada tam tamına 716 okuyucu olmuş, vay canınaaa!

Umarım yorumlarınızı eksik etmezsiniz

All the love .x

This Love // l.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin