Little Fights

24 2 0
                                    

Saatler sonra öğlen vaktinde iki arkadaş grubu karşılıklı oturmuş birbirlerine bakıyorlardı.
Felix ve seungmin'in bakışları arasında ki soğuk rüzgarlar tüm masayı derin bir gerginliğe sokmuştu.

İkisi de bakışlarını kaçırmıyor, buna tenezzül bile etmiyorlardı.
Minho bu gerici havayı dağıtmak amacı ile hafifçe öksürdü ve dikkati üzerine çekti.

"Eee Chan'dı dimi?"

Chan kafasını salladığında Minho üzerinde ki ölümcül bakışları göz ardı ederek konuşmaya devam etti.

"Okuyor musun Chan?"

"Üniversitede ilk senem. Siz?"

Minho eli ile hyunjin'i gösterdi.

"Ben ve hyunjin lise sondayız, Yeji, Eunwoo ve seungmin lise üçte."

Seungmin gözlerini devirdi.

"Beni karıştırma."

Felix ona ters bakışlar attı.

"Sen böyle her lafa atlayacak mısın?"

Seungmin de onun bakışlarına karşılık verdiğinde masadakiler yaklaşan kavgayı bekliyordu.

"Sana ne? Benim konuşmam seni ilgilendirmiyor. Kendi işine bak."

Felix masada ona doğru eğildi ve sessizce seungmine doğru mırıldandı.

"Sırf Chan hyung 'uğraşma' dediği için şuanda sana bulaşmıyorum, burda insan gibi oturup kaynaşmak istiyoruz ortamı dağıtma. Ha yok illa ki dağıtacağım diyorsan kusura bakma bebeğim ama bende senin suratını dağıtmak zorunda kalırım."

Ortam derin bir sessizliğe büründü herkes seungmin'den gelecek cevabı bekliyordu.
Herkes sert bir cevap beklerken gelen yüksek sesli kahkaha hepsini şaşırtmıştı.

"Sen mi? Güleyim de boşa gitmesin."

Siniri iyice bozulan Felix dayanmadı ve hemen karşısında oturan seungmin'in yüzüne yumruk attı.
Seungmin şaşkınlıkla elini burnuna attığında diğerleride dehşetle ayağa fırladılar.

Minho seungmin'in elini indirdiğinde kanayan burnu gördü.
Chan ve Jake Felix'i tutmuş birşey yapmasını engelliyorlar, Eunwoo ve Minho seungmin'in kafasını yukarıya kaldırıyorlardı.
Tüm bu kargaşanın içinde Yeji ve Erica onlardan uzaklaşmış ellerinde ki mısırlarla onları izliyorlardı.

Mısır nereden çıktı? Orası kesin olarak bilinmemektedir.

Felix gözlerini etrafta gezdirdi, birçok kişi işlerini bırakmış onlara bakıyordu. Tüm kafenin ilgi odağı olmak Felix'i rahatsız etse de canını sıkan şey başkaydı.
Felix seungmine attığı yumruk yüzünden pişman olmuştu bile.

Jake ve Chan'ın ellerinden kurtuldu ve seungmin'in yanına geldi Hyunjin'in elinden peçeteyi sertçe aldı ve seungmin'in kafasını aşağıya indirdi.

"Kafasını yukarı kaldırırsanız sıkıntı olur, aşağıya doğru indirmeniz gerekiyor."

Seungmin tek kaşını kaldırmış elinde ki peçete ile burnuna baskı yapan Felix'e bakıyordu.

Diğerleri onlara garip bakışlar atarken arkadan gelen sesle oraya döndüler.

"Kim benim kafemde kavga etmeye cüret edebilir ha?!"

Uzun siyah saçlı, keskin yüz hatları olan bir kadın sinirle onlara bakıyordu.

Minho ona baktı ve utançla ensesini kaşıdı.

"Pardon soyeon noona, bir daha olmayacak."

Soyeon seungmine baktı. Felix peçeteyi bıraktı ve Chan'ın yanına geçti.

"Hırçın çocuk dönmüşsün kanada'dan. İyi ki geldin ama iyi gelmedin belli, kim dövdü bunu?"

Diğerlerini umursamadan sandalyeye oturdu.
Hepsinin gözü Felix'e döndü.
Soyeon tanımadığı suretleri dikkatle inceledi.

"Aşk olsun seungmin bir civciv den mi dayak yedin?"

Diğerleri de Masaya oturdu ama Chan, Felix ve Jake oturmadı.
Chan Felix'in omuzundan tutmuş sanki diğerlerine yaklaşmasını istemiyor gibiydi.
Jake ise onları bırakmak istemediği için yanlarında duruyordu.

Erica masanın diğer tarafında kalmıştı ancak Jake ona 'otur' işareti yaptığı için diğerleri ile birlikte oturuyordu.

"Pakete aldanmayalım"

Soyeon gerçekten de dış görünüş ile yargılandığı için duyduğu kalın ses ile olduğu yerde kaldı.

"Wow beklenmedik bir sürprizdi bu, her neyse oturun hadi tanışalım."

Jake daha fazla tartışma olmasın diye duruma el atmaya karar verdi.

"Bence biz hiç oturmayalım, ortam yeteri kadar gerildi zaten."

"Beyler, belli ki ortada o kadar da büyük bir olay yok, büyümeden çözelim diyorum. Oturun."

Jake chan'a baktığında Chan kafasını salladı.
Jake ve Chan Felix'i ortalarında kalan sandalyeye oturttular çünkü belliydi Felix daha çok kavgalara girecekti.

Soyeon gözlerini dördünde gezdirdi.

"Belli ki burada yenisiniz, nerden geldiniz?"

Felix hiçbir şey söylemek istemiyordu bu yüzden sessiz kalmayı tercih etti. Onun yerine Jake cevapladı.

"Avustralya."

"Hmm, güzel. Peki sen?"

Parmağı ile Chan'ı gösterdi.

"Kanada."

Soyeon eli ile kendine yelpaze yaptı.

"Offf kısa kısa cevaplar bunalttınız beni. Eğitim için mi geldiniz?"

Jake kafasını salladı.

"Neresi?"

"Merkezdeki okul ya, Seul lisesi."

"NE!?"

Herkesin ağzından çıkan şaşkın nidalar dördünü de yerlerinden sıçrattı.

"Noluyor be?"

Minho şaşkınlığını giderip onlara döndü.

"Üç kilometre ötedeki Seul lisesi dimi? Lütfen o olsun."

Felix en sonunda konuşmaya karar verdi.

"Yok ya merkez deki, kırmızı yazıyla yazılmış ya işte o."

Soyeon öksürdü ve dikkatleri üzerine çekti.

"Her neyse ya boş verin.."

"Bir saniye, neden bu kadar şaşırdınız ki? Bu okul kötü bir okul mu?"

Chan şüpheli gözlerle hepsine bakıyordu.

"Yok ya gayet iyi bir okuldur, öğretmenleri iyidir, dersleri kolaydır. Ama işte tek sıkıntı..."

"EUNWOO!"

Soyeon Eunwoo'nun sözünü kesti ve yüzüne sahte olduğu belli olmayan bir gülüş yerleştirdi.

"Ya siz ne bakıyorsunuz bize ya, güzel bir okul hatta onlar da orada okuyorlar ya ondan şaşırdılar."

"Tabi tabi gelince görürsünüz zaten."

Seungmin'in sessiz mirildanmasini sadece Felix duymuştu, ancak kafaya takmak istemedi."

"Pist çocuk, sen neden bu kavurucu sıcakta sweatshirt giyiyorsun ki?"

Felix ona yönelen gözlere bir bakış attı.

"Eee, şey ben biraz hastayım da neden bilmiyorum giyemek istedim.

Ay hello
Burada kestiğim için sorry ama ilerleyen bölümlerde çok iyi şeyler olacak...

🍍🥒🍐🥥🍠🍅

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 25 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Set Fire To The Rain /HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin