İnsanlar üç yere ayrılır. Birincisi, büyük bir yara verip uzunca bir süre acı çektirerek öldüren. İkincisi, hiç beklemeden tek bir hamle ile öldürüp yok eden. Üçüncüsü ise, öldürdükten sonra pişman olanlar.
Sorarım peki, neden bir çiçeğe eziyet ettikten sonra, mezar taşına gelip ağlarsın ki? Zamanında değer vermemiş iken, öldürdükten sonra mı değer verirsin?
Ancak maalesef bu durumda en çok acı çeken, solan çiçektir. Sen, sevdiğin için filizlenir, onu mutlu etmeye çalışırsın. Sevdiğin, seni yok sayıp, ayağının altına alıp ezer, ve umursamaz bir şekilde çöpe atar. İşte ben buna aşk diyorum.
Aşk- kişiler arasında olan karşılıklı ve sonsuz bir sevgidir. Ancak ben bunu sadece yalan olarak algıladım bütün ömrüm boyunca. Ve bence, aşk sadece dizilerde ve kitaplarda olan alelade bir duygudur. Gerçek hayatta ise aşktan çok acı ve gözyaşı vardır.
İnsanlar küçük bir ilgiye aşk diyorlardı, ben ise elde ediş. Benim için aşk, bütün rengini kaybetmiş bu dünyada, küçük bir toz parçası kadar bir yer kaplamazdı.
Kısacası solan bir gül nasıl filizlenmez ise, kırılan bir bardak nasıl onarılmaz ise, kalptede aşk bulunmaz hiç bir zaman. Ya da belki ben öyle sandım.
Uzun ve dar koridordan geçer geçmez uçağın ana salonuna ulaşmış bulunmakta idim. Altımda bol paça siyah pantolon bacaklarımı sarmış, üstümde ki beyaz üçgenimsi crop fiziğimi ön plana çıkartmıştı.
Sağ omzuma taktığım küçük beyaz çantadan telefonumu çıkarıp, ekrandan gözlerimi ayırmadan cam kenarında ki koltuğuma oturmuştum.
Almanya'dan İstanbul'a sürecek uzun yolculuk beni epey germişti. Çünkü bu ilk uçağa binişim sayılabilirdi. Almanya'ya ilk geldiğimde 4 yaşındaydım, o yüzden çok bir şey hatırlamıyordum.
Saat'in artık 10.00 olduğunu farkettiğimde, uçağın yavaş yavaş kalktığını farketmem uzun sürmemiş olsa gerek, yanıma oturan beyefendiye baktım.
Kafasına taktığı kopşondan yüzünü tam göremememiştim. Önüme döndüğümde tam kulaklığımı takacaktım ki, kulağımı kaplayan dehşet verici acı ile ellerim ile sıkıca kulağımı kapattım.
Bir kaç dakika dinmesini beklesem de nafile. Dayanamayarak gözyaşlarımı serbest bıraktım, acı ile koltuğumda can çekişen balık gibi kıvranırken bir el omzuma dokunmuştu.
Dolmuş ve sıkıca yumduğum gözlerimi hafifçe araladığımda, elin yanımda oturan adama ait olduğunu anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seni Severken Tattım Ölümü~AhFer. [Devam Ediyor]
RomansaDizideki iki partnör başrol oyuncularının birbirine olan imkansız ve zor aşkını anlatan AhFer hikayesi.