Bölüm Bir: Gözler kalbin aynasıdır.
Yıldızlara her baktığımda gözlerini görüyorum. Parlak ve göz alıcı.
⊹ ࣪ ˖ ✩ 𓏲 ₊ ’
Sabah uyanır uyanmaz geç kalıyor olmamın farkındalığıyla banyoya koşmuştum. Gece ne olduysa -büyük bir ihtimalle heyecan ya da stresten dolayı- uyuyamamış, dolayısıyla sabah da erken uyanamamıştım.
Üzerimi giydikten sonra saçlarımı şekillendirdim ve hafif bir makyaj yaptım. Bugün bir öğretmen olarak okuldaki ilk günümdü.
Nobara'dan gelen beş cevapsız aramayı gördükten sonra hızla çantamı kaptım ve ayakkabılarımı giyip evden çıktım.
Nobara, üniversitede tanıştığım ilk ve en yakın arkadaşımdı. O da benim gibi öğretmen olmuştu. Şimdi de aynı okuldaydık.
Arabayla okula doğru giderken aniden bir adam önüme atlayıverdi, neredeyse kaza yapmama neden oluyordu. Aceleyle arabadan indim.
"Beyefendi, iyi misiniz?"
"Düzgün sürsene be! İşte bu yüzden kadınlar araba kullanmasın diyoruz."
"Ama siz bir anda yola atladınız ve ben gayet dikkatli kullanıyordum."
"Sus. Hem suçlusun hem de üste çıkmaya mı çalışıyorsun? Seni şikayet edemeyecek kadar meşgul olduğum için teşekkür etmelisin."
Önümdeki adama bir süre iğrenerek baktım. Sarhoş olduğu belliydi ve bu yüzden uğraşmak istemiyordum. Daha fazla bela istemiyordum.
"Üzgünüm beyefendi. Haklısınız."
"Aferin, yola gel. Kaltak seni."
Son sözlerini uzaklaşırken söylemiş olsa da duymuş, duyduğum hâlde kendimi savunmamış ve öylece arabama binmiştim.
"Günaydın tembel teneke."
"Günaydın portakal kafa."
Okula gelip arabayı park ettiğimde bankta bacak bacak üstüne atmış beni bekleyen arkadaşımla yaptığımız bu küçük selamlaşma bana üniversite yıllarımızı hatırlatmıştı. O zamanlar da Nobara hep benden önce gelirdi.
"Saç rengimi değiştirsem mi acaba?" Koluma girerek konuşmuştu. Eskiden beri hep böyle yürürdük. "Ne dersin Hikari?"
"Bilmem, değişiklik iyi olabilir." dedim beraber içeri girdiğimizde. Yavaşça merdivenleri çıkmaya başladık.
"Evet, bence de." dedi Nobara son basamağı da geçince.
Öğretmenler odasına adım atarken birbirimize gülümsedik, bu kendi dilimizde bir şans dilemeydi. Sonrasında oradakilere baş selamı verdik ve gün bizim için başlamış oldu.
-
Adam öksürerek yere yığıldı. Ağzından kan geliyordu ve nefes almakta güçlük çekiyordu.
"Lütfen efendim. Ben bunu telafi edeceğim, sadece biraz daha-"
Karnına yediği tekmeyle cümlesi kesilen adam acıdan iki büklüm olmuştu.
"En çok neyden korkarsın?"
"A-Anlamadım efendim?" Adam titreyerek ve kekeleyerek konuştu.
"Gayet basit bir soru. Cevap ver."
Başına kötü bir şeyin geleceğinin farkında olan adam korkuyla baktı. Konuşamıyordu.
"Eğer bir daha sorumu cevapsız bırakırsan o tırnaklarını teker teker sökerim."
"Yüksekten korkarım efendim. Çocukluğumdan beri yükseklik korkum var."
Yaralı adamın karşısında duran, tıpkı çelikten bir duvar gibi gözüken siyah saçlı adam sırıttı ve korumalarına döndü. "Peki o hâlde... Bu piçi 20. kattan aşağıya atın."
-
Sonunda dersler bitmiş, ilk günüm harika geçmişti. Çocuklar beni biraz yormuş olsa da aşırı mutlu hissediyordum.
Yarın için yapacaklarımı deftere yazdım ve ortalığı toplamaya başadım. Tam işim bittiği sırada kapı çaldı. Kim olabilirdi ki bu saatte?
Kapı deliğinden baktım fakat kimse yoktu. Bir süre bekledikten sonra kapıyı yavaşça açtım ve yerde bir zarf gördüm. Siyah bir zarf. Yavaşça eğilip yerden aldım.
İçimdeki merak yavaşça büyürken kapıyı kapatıp koltuğa oturdum ve zarfı açtım. Gördüğüm iki harf bile ürpermeme yetmişti:
Savunmasız gibi gözüksen de, içindeki şeytanı görebiliyorum. Çünkü gözler kalbin aynasıdır Hikari.
Senin, M.F.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Obsessed. | Megumi Fushiguro.
Fanfiction"Tıpkı bu güllerde olduğu gibi," Adam elindeki gülü yavaşça kızın yanağına oradan da göğsüne doğru yavaşça indirdi. "dikensiz gül olamaz. Onlar birbirlerine ait." Kız yutkunurken adam sırıttı. Kıza yaklaştığında sıcak nefesi bir alev gibi yakıyordu...