fifteen

166 36 12
                                    

I'm so lonely and you're the only one that knows me

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

I'm so lonely and you're the only one that knows me.

Sabahın erken saatlerinde, henüz günün ilk ışıkları doğmadan, Taehyung gözünü ardı arası kesilmeyen mesaj bildirimleriyle açtı. Uykulu gözlerini aralarken, telefonunun ekranındaki ışığın yanıp söndüğünü fark etti. Bir yudumdan fazlasını alamadığı uykusunun getirdiği sersemlikle, mesajların ne zaman başladığını anlamaya çalıştı. İlk başta, hangi uygulamanın uyarı yaptığını çözmeye çalışarak parmağını ekranda kaydırdı. Bildirimler, ardı ardına gelmeye devam ediyordu. Gözlerini ovuşturdu, zihninde beliren düşüncelerin karmaşası içinde, uyanmanın getirdiği huzursuzluğa karşı mücadele ediyordu.

Dün gece kardeşi Hana'nın durumu yine kötüleştiği için Taehyung, gece geç saatlere kadar hastanede onun yanında kalmıştı. Önceden çok nadiren böyle durumlarla karşılaşsalar da, son zamanlarda ilerleyen hastalığı yüzünden bu tür geceler sık sık yaşanmaya başlamıştı. Gözleri yorgunluktan kızarmıştı; uykusuz geçen saatler, yüzündeki derin gölgelerle kendini belli ediyordu.

Kardeşinin gözleri önünde böyle erimesi ve elinden hiçbir şey gelmemesi canını fazlasıyla yakıyordu. Her geçen gün, Hana'nın gözlerindeki parıltı azalmış, acı ve çaresizlikle dolmuştu. Kardeşinin acı dolu bakışları aklından çıkmıyordu. Bu durumu izlemekten başka bir şey yapamadığını bilmek, onu derin bir çaresizlik içine itiyordu. İçinde büyüyen boşluk, her bir gözyaşıyla daha da genişliyor, her gülüşünde kaybolmuş bir umut arıyordu.

Tek umudu bir mucizenin olması ve Hana'nın hemen iyileşmesiydi. Geceleri dua ederken, hayalinde kardeşinin gülümsemesi canlanıyordu; sağlıklı, neşeli ve hayat dolu bir Hana. Ama gerçeklik, bu hayalleri her seferinde sarsıyordu. Kendi içinde büyüttüğü umut, kimi zaman kendisine ağır geliyordu. Bir yandan umut dolu kalmak istese de, diğer yandan yaşadığı bu acı ve belirsizlik, onu yavaş yavaş tüketiyordu.

Taehyung, dayanma gücünü kaybetmemek için her sabah yeni bir cesaretle uyanmaya çalışıyordu. Ancak her yeni gün, Hana'nın durumu hakkında daha fazla belirsizlik getiriyordu. Zamanla yaralı bir ruh gibi hissediyor, çevresindekilere karşı kendini daha izole hissediyordu. Kardeşine yapabileceği hiçbir şey olmaması, ona büyük bir yalnızlık hissi veriyordu. İçinde bir yerde, bir mucizeyi beklerken, zamanın ne kadar hızlı geçtiğini ve umudun ne kadar kırılgan olduğunu anlıyordu.

Yanında birçok insan olmasına rağmen, kimsesiz ve yalnızdı sanki. Jeongguk'un onu terk ettiği o gün ve kardeşinin durumu bu yalnızlık hissini daha da derinleştirmişti. Jeongguk'un sıcak gülümsemesi ve cesareti, zayıf anlarında ona güç veren bir ışık olmuştu; ama şimdi o ışık tamamen sönmüştü. Her geçen gün, Jeongguk'un eksikliğiyle büyüyen bir boşluk kalbini sarıyordu. O yalnızlığın tek ilacı Jeongguk'tu, ama artık o yoktu. Kaybettiği bu değerli aşkın yerini dolduracak kimse olmadığını da biliyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 4 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

wildflowerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin