0.7 (i liked u japan)

25 5 0
                                    

Dışarıda yağmur çiseliyor. Yaz yağmuru. Koltuğumda oturmuş camdan dışarısını izliyorum. Aklımda yine o kız.

Chaeyoung ile o günden sonra hiç konuşmadık. Belki benim ilk adımı atmamı bekledi, bilmiyorum. Ama o gün ona sarıldıktan sonra utancımdan bayılmışım. Şaka değil. Nayeon unnieye anlatırken bayılmışım.

Jeongyeon ve Nayeon hüngür hüngür ağlayarak romantik film izliyorlardı. Bu havada güzel gittiğine eminim. Momo'ya gelirsek, sevgilisinden ayrıldı. Heechul onu aldattığını utanmadan itiraf etti. Gerçi barizdi zaten, Momo'ya da sürpriz olmadı.

Onlar diğer odada kavga ederken ben kulaklığımdaki müzikle diğerlerinden soyutlanmak istiyordum yalnızca. O gün geçtikten sonra birkaç paylaşımda bulunmuştu. Yine hep o gittiği barlardaydı. Etrafında da kızlar...

Derin bir nefes aldım. Buralardan çekip gitmemesinin nedenini bana bağlıyordu. O gün söylediklerim sayesinde burada kalmıştı. O zaman beni neden hiç merak etmiyordu?

Benim gibi utandığından olduğunu sanmıyordum. Bir kere o benim gibi asla olamazdı, ben.. değişiktim işte.

Nefeslenip yeniden uygulamaya girdim. Numaramızı o gün almıştık. Artık numarasından yazışıyordum. Tek sorun, ikimizin de henüz bir mesaj atmamış olmasıydı.

Bir süre profiline baktım. Uzun uzun bir bakıştı bu. Yüzümde buruk bir gülümseme oluşurken Nayeon'un seslendiğini fark ettim.

"Mina şu kızı düşünmeyi bırak da bize bir cips alıp gel ya" Jeongyeon'un omzunda mırıldanan Nayeon'a bir bakış attım.

"Kölen vardı"

Bunu dememe rağmen burada oturmaktan sıkıldığım için ayaklandım ve kapıya yöneldim. Jeongyeon ardımdan gülüyordu. "Nayeon sen kendine ne ara köle tuttun"

Ayakkabımı geçirip tartışmaya devam eden Momo ve Dahyun'a küfür savurdum ve evden çıktım. En yakın market iki sokak ötedeydi. Biraz yürürsem iyi olabilirdi kafam için.

Markete geldim ve bir paket cipsin yanına mochi alıp reyonda ilerledim. O sırada sırtı dönük bedendeki dövmelerden Chaeyoung'un da burada olduğunu fark ettim. Gözlerim sırtı açık bluzundan dövmelerinde gezinirken ardına dönmesiyle beni gördü.

"Aa, Mina"

Bomboş bir bakışmadan sonra gülümsemeye çalıştım. Mina tabii. İsmimi bile unutabilirdi şunca zaman sonrasında halbuki.

"Selam Chaeyoung"

Elimi nazikçe kaldırdığımda gülümsedi.

"Ben numaranı kaydetmeyi unutmuşum, sen yazarsın ye bekledim ama.. Instagramda da aktif değilsin bayağıdır. Özledim"

Son dediği yutkunmama sebep olurken gülümsemesine karşılık verdim. "Ben kaydetmişsindir diyerek sen yazarsın diye bekledim.. Üzgünüm"

"Sorun değil, karşılaşacağımız varmış."

Birkaç dakika sohbetimiz bana saatler gibi gelirken kasaya ilerlemesiyle istemesem de ben de ilerledim. Onunla sabaha kadar sohbet edesim vardı ama kendimi tutmalıydım.

Evet bir Japon ile arkadaş olmayı başarmış olabilirdi ancak ona karşı hissettiğim duygulardan memnun olur muydu kestiremiyordum. Aslında samimiydi.. Ama bu samimiyet dostça mı yoksa yeşil ışık içerir şekilde miydi bilmiyordum.

"Görüşürüz o zaman"

Chaeyoung marketten çıktığımızda ayrılan yollarımız ile mırıldandı. Onu tutmayı çok istiyordum ama başarabileceğimden emin değildim.

Cesaretimi tam gitmek üzereyken topladığımda hafifçe bileğinden tuttum.

"Bize gelmek ister misin? Yani.. kalabalığız. Belki evde yalnızsan diye-"

"Çok isterim, evde kimse yok zaten! Hatta.." neşeyle cıvıldıyordu resmen. Gözlerim güzel yüzünden bir saniye ayrılmadı.

"Sen bize gel, baş başa takılırız"

Baş başa demesiyle beraber öksürük krizine girdim. Cesaretimi toplayıp konuşmaktan bahsediyordum ama o birden vitesi sona almıştı. Gafil avlandım.

"Tabii, tabii, olur"

Nefes nefese konuştuğumda koluma girdi. "Mina biliyor musun, bazen durup ne kadar ergen olduğumu sorguluyorum"

Hemen dibimizdeki evine doğru ilerlerken söyleniyordu. "Yapmayacağım dediğim şeyleri ertesi gün yine yapıyorum. Partiye gitmek gibi.."

Gülümsedim.

"Huylu huyundan vazgeçmiyor"

Kaşlarını çatarak sözlerine devam etti.

"Bir daha Japonlarla konuşmayacağımı söyledim ama şu an bir Japon'u evime alıyorum"

Kapıyı açıp içeri adımladığında tereddütle içeri girdim.

"Bir daha benimle konuşmak istemiyor muydun yani normalde?" kaşlarım havalandı. Aslında beni hayatında istemiyor muydu yani? Tüm bunları yapmamalıydı o halde.

"Hayır..Öyle değil" panikle sözlerini toparlamaya çalıştı. "Evet, seninle konuşmayı kesmek istedim. Aslında bu yüzden yazmadım.."

İçimde nükseden hayal kırıklığı dışıma çıkmak için uğraşsa da soğukkanlı kaldım. Kollarımı birbirine doladım.

"Madem beni arkadaşın olarak görmüyorsun o halde neden buraya kadar getirdin?" sorgularcasına yüzüne baktım. Yüzünde yine saçma sapan bir telaş vardı. Sorunu neydi anlamıyordum.

"Mina.. Arkadaşım olarak görmüyorum ama" başı yere eğildi. Benim başım çoktan kopmuştu zaten bu sözlerden sonra.

"Anasını satayım benden yaşlarca büyük bir Japon'dan hoşlanacağımı bilemedim ki. Şimdi sana bunu nasıl açıklayacağım"

Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken o hızlıca elleri ile ağzını kapattı.

....
..
.


karın ağrısıyla bu kadar oluyor a Dostlar

(chaeyoungu bi ara cemile diye yazmısım hatta o denli acılıyım)

2023 yılından bi ss



(sağdaki bana instasını vermisti cıldırcsm)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


(sağdaki bana instasını vermisti cıldırcsm)

bu bölüm biraz beniöle alakalo oldu sanki kb bb

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 30 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

japanese barista ─ michaengHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin