⋆𓂃˳· 2 ·˳𓂃⋆

443 68 110
                                    

Aslında bu yoktu içimden geldi.. (Taslağım var diye bokunu çıkarmak zorundayım çünkü)

İyi okumalar 🤍✨

21:34

"Doldurayım mı?"

Aslan bardağını barmene uzatıp, "Doldur kardeşim." diye mırıldandı. Düşünmekten kafayı yiyecek durumda olduğu için beynini uyuşturmaya çalışıyordu. Çocuk bardağı önüne bıraktığında, "EyvAllah." diyip bir yudum aldı içkisinden. Şu tabureye oturduğundan beri yarıya inmiş olan paketinden bir dal daha çekip dudaklarına yasladı. Ucunu tutuşturdu, içine derin bir nefes çekti. Avuç içini şakağına yaslayıp düşünmeye devam etti.

O gecenin üzerinden tam üç gün geçmişti. Üç gündür her gece bu bara gelip Toprak'ı arıyordu ama boşunaydı. Yer yarılmıştı da içine girmişti sanki, bir anda ortadan kaybolmuştu.

"Bir baksana."

Beyaz beziyle bardakları silen barmen çocuk önüne geldiğinde sigarasından bir nefes daha çekip küllüğe bıraktı Aslan.

"Ne zamandır çalışıyorsun sen burada?"

"Bir buçuk sene oldu, neden?"

Aslan sanki çok önemli bir şey söyleyecekmiş gibi etrafına bakındı önce, sonra yüzünü çocuğun yüzüne yaklaştırdı.

"Birini arıyorum ben, belki tanırsın."

Çocuk, "Kim?" dediğinde dilini alt dudağında gezdirip bir süre oyalandı. Nasıl tarif edeceğini bilemiyordu.

"Sarışın, yeşil gözlü bir genç. Böyle minicik, tatlı bir şey. Çıkarttın mı?"

Çocuk yüzüne manasız bir şekilde baktığında omuzlarını düşürdü. Ne kadar boktan anlattığının kendi de farkındaydı ama başka ne diyebilirdi ki? Elinden bu kadarı geliyordu.

"Kardeşim buraya günde iki yüz tane sarışın, yeşil gözlü genç geliyor. Çıkaramadım o yüzden. Adını falan bilmiyor musun, burada mı çalışıyor?"

O gece adını söylediğinde öyle bir paniklemişti ki bu yüzden adını bir başkasına söylemek istemedi Aslan. Büyük ihtimalle gizliyordu. Belki de başka bir isim kullanıyordu.

"Evet, yani sanırım."

"O zaman kesin tanırım. Ne iş yapıyor, garson falan mı?"

Sönmek üzere olan sigarasını dudaklarına yasladı Aslan. Bu durumla başka türlü mücadele edemiyordu. Hatta aklının ucundan bile geçmesini istemiyordu çünkü Ormanlar Kralı olduğu için onu her zaman koruyacağını söylediği çocuğu korkunç bir vaziyette bulmuştu.

Toprak'la ayrı düştüklerinde on dört yaşındaydı, bu yüzden onunla geçirdiği zamanları detay detay olmasa bile sanki dün yaşamışlar gibi hatırlayabiliyordu. Ona kolyesini verdiği andan, misket oynamak için sözleştiklerini ana kadar her şey aklındaydı. Sonrası da yoktu zaten, Toprak'ı bir daha hiç görmemişti.

Onu tam iki saat boyunca beklediğini hatırladı Aslan. En sonunda dayanamayarak zillerini çalmış, açan olmayınca ismini bağırarak sesini duyurmaya çalışmıştı. Zaten birkaç dakika sonra da apartmandan bir teyze balkona çıkmış, onların sabah çok erken bir saatte taşındıklarını söylemişti. O an içinde hissettiği boşluk, tarif edilemezdi. Sanki çok değerli bir şeyini kaybetmiş gibi haftalarca kendine gelememişti.

On dört yaşındaki bir erkeğin yedi yaşındaki bir miniğe bu kadar bağlanmış olması saçmalık gibi gelebilirdi ama Aslan onu her zaman canından bir parça gibi sevmiş, hep koruyup kollamak istemişti. Sanki ailesinin ona hiçbir zaman yapmadığı ufak bir kardeş gibiydi, belki de daha ötesiydi.

Per Aspera Ad AstraᵇˣᵇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin